Kelâmbaz
Üst Akıl Dedikleri

Üst Akıl Dedikleri

Çocukluğumun 90’larında gazeteler birbirinden farklı promosyonlarla müşteri çekmeye çalışırlardı. 30 kupondan başlayıp yıllık kuponlara kadar devam eden bir kupon telaşesi. Neler verilmedi ki: Kırılmaz Arcopal bardak çanak takımı, sanal bebek, dağ bisikleti, otomobil ve tabi Meydan Larousse, Britannica gibi ansiklopediler. Britannica’dan ödev yapmaya komşumuz Saliha Ablaya her gidişimde mutlaka gazeteden kupon kesiyor olurdu, evini böyle dizmişti belki de. Çocuk aklımla bu gazetelerin gazete parasından daha kıymetli şeyleri nasıl dağıttıklarını aklım almazdı. Neticede medya patronunun Başbakanı ayağına çağırabildiği bir dönemdi ama bunu yadırgıyor değildik. Tabak çanak hayrıyla ülke adına söz sahibi olunabilen, siyasete nizam verilebilen güzel yıllardı.

Velhasıl işte yine böyle bir gazete promosyonu vesilesiyle bir hikaye kitabı geçmişti elime. Kitabın kahramanı yolda giderken önüne üç seçenek çıkıyor, siz karar verip birini tercih ediyorsunuz. Hop sayfa 15’e geç, şimdi o tercihin neticesini yaşa ve yine bir tercih, hop sayfa 40’a geç derken böyle böyle kitap içinde farklı farklı onlarca senaryo oluşuyor. En başta aldığınız bir karar hâliyle geleceği de bambaşka bir gidişata sürüklüyordu. Bütün senaryoları ezberleyene kadar elimden düşürmemiştim.

Kuponlardan seçmeli hikâyeye oradan dünyayı yönetenlere nasıl bağlayacağımı merak ettiniz muhakkak. Derdim en basitinden şu kurgular ile: Bir masaya oturup Türkiye’nin geleceğine yön veren aksaçlılar veyahut karanlık dehlizlerde düzenledikleri pagan ayinlerde dünyaya nizam veren globalist çeteler. Bir düğmeye basıyorlar istediklerini elde ediyorlar. Liderler iniyor, krizler patlıyor, savaşlar çıkıp depremler, yangınlar oluyor. Yunan tanrıçaları bu vaziyetten şikâyetçi olsa gerek.

Üst akıl diye kamuoyumuzun sürekli kutsadığı şey aslında anlatıldığı gibi her şeye hâkim filan değil, olamaz. Çünkü büyük neticeler esasında birçok mikro hadisenin toplamında tecelli ediyor. Bütün mikro hadiseleri tek tek istediğiniz şekilde dizayn edebilmeniz mümkün olmadığına göre? Her şeyin birbiriyle bu kadar bağlantılı olduğu bir zamanda başlatılan bir projenin sınırlarını mühendislik hesaplarla baştan çizerek durdurmak da mümkün değil. Bilimin bile atom altı parçacıklarda da olsa bilinemezciliği kabul ettiği kuantum çağında bu söylediklerimizi pozitif bilim de inkâr etmiyor. Üstüne kelebek etkisi diyerek sistemleştiriyor.

Madem üst akılı konuşuyoruz, bütün tuşlara basıp sonra da “bak ben demiştim”cileri anmadan olmaz. Covid-19 Çin’de çıktığında ilk tepkiler gördün mü bak ABD Çin’i bir mikrop ile bitirdi şeklindeydi. Sonra işin rengi değişip iş Çin lehine ABD aleyhine dönünce önceki yorumlar unutuldu, küreselciler zaten Çin’i mesken tutmuştu şimdi “ABD’yi bitiriyorlar”a döndü. Önce hastalığının aşısının Çin’de olduğu ama maksatlı olarak kimseye vermeyecekleri söylendi. Sonra aşı çıktı bu sefer de aşı ile insanlığı bitirmek istedikleri söyleniyor. Derdim bu söylenenlerin doğru veya yanlışlığı değil. Her birisinde ortak olan, sürekli bir şeyleri keskesin hesaplamış birilerinin olduğu kabulü. Ve her şeyin kusursuz şekilde planlanması ve işlemesi.

Acaba Kurtlar Vadisi mi insanları bu kadar üst akıla hayran bıraktı diye düşünüyorum ama o da değil. Neticede Vadi’yi sakince izleyenler konseyde planlananla gerçekte olanın neredeyse çoğu zaman farklı olduğunu da bilirler. En basitinden Süleyman Çakır’ın içeri alınması sonrası konseyin problemi çözmek üzere bir pozisyon almaya çalışması lakin her aldıkları karar sonrası işler daha da sarpa sarmasını hatırlatayım. Çünkü hadiseler çok değişkenli ve çeşitli cihetlerden sürekli değişime zorlanıyor. Ciddi gücü olan bir konsey bütün bir dizi boyunca çoğunlukla çuvallıyor. Ve daha enteresan olan konseyin kendi çıkarı için aldığı kararlar tam tersine konseyin aleyhine neticelere varabiliyor.

Bir ülkenin veya liderin her yaptığının altında mavi boncuk aramak da aynı şekilde makul değil. Dahası ABD gibi büyük devletlerin dahi her kararının arkasında müthiş akıllar, komplolar yer almıyor. Yakın tarihi canlı şahitlerin hatıralarından okuduğunuzda bizim bugün çok önemli gördüğümüz bazı kararların aslında bıçak sırtı kararlar olduğunu veyahut da tam tersi olacakken son anda farklı şekilde cereyan ettiğini öğreniyoruz.

Elbette dünyada kötü ihtirasları olan şerli gruplar var. Bu insanlar kötü emelleri için çalışmalar da yapıyorlar, bazen emellerine ulaştıkları da vaki. Ama bu insanların gizli mabetlerinde toplaşarak aldıklarını hayal ettiğimiz kararlar kusursuz şekilde çalışılmış frikik organizasyonu misali tıkır tıkır işlemiyor. Böyle bir şey yok, mümkün de değil. Bu gruplar hadiselere kendi lehine yön vermeye çalışıyor. İstediği neticeyi almak için ciddi hamleler de yapıyorlar. Bazen başarılı oluyorlar bazen olamıyorlar.

Her şeye karar veren süper ekipler üretme merakımız, cemiyet için iyi bir şeyler yapma mesuliyetini üstümüzden alıp kısa vadede iyi hissettirse de uzun vadede “yapacak bir şey yok” kolaycılığına veya hiççilik depresyonuna sokabiliyor. Cemiyet olarak güçsüz ve çaresiz değiliz, güdülecek koyun sürüsü de değiliz. Ama bu şekilde gerçekten kötü niyetli olan grupları farkında olmadan yücelterek onların ekmeğine de yağ sürüyoruz.


Ferd penceresinden bakınca da vaziyet yine benzer. Her an karşımıza sürekli yeni tercihler çıkıyor ve bu tercihler bizi bambaşka kaderlere sürüklüyor. Eskilerin güzel bir deyişi var; kul kaderini yaşar, bahtına ne çıkarsa. Bu kaderi güzelleştirmenin yolu belli; iyilik etmek ve dua almak. Dünya kimseye kalmadı. Sürekli organlarını değiştirerek 200 yaşına kadar yaşayacağı iddia edilen, dünyayı yönetiyor dedikleri Rockefeller’e de.

Muharririn Benzer Yazıları

Ülkelerin Kaderi Nasıl Değişir?

Yenen “iyi”ler, yenilen “kötü”ler…

Avrupa Dünyayı Nasıl Fethetti?

Bünyamin Ekmen

Bünyamin Ekmen

Makina mühendisi, müteşebbis. Kelambaz mecrasının imtiyaz sahibi.

Okumayı ve paylaşmayı sever. Burada olmaktan dolayı çok mutlu.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!