Kelâmbaz

Önemli İnsanlar Olabilmek

“İnsanları Etkileme ve Dost Kazanma Sanatı” isimli bir kitapta okumuştum. Akıl hastanelerinde yatan insanların ciddi bir bölümü önemli olma ihtiyacı giderilmeyen insanlarmış. Kocaları tarafından önemsenmeyen eşler veyahut çocukluğunda ebeveynlerinden değer görmeyenler vs. Bu tespit bize aslında başka bir tespitin daha kapısını aralıyor. Kendisini olduğundan farklı yere konumlandıranlar haliyle istedikleri değeri de göremiyorlar ve birer hasta adayı oluyorlar.

Şuuraltında hâlen ülkesinin bir süper güç olduğu iddiasını taşıyan milletimiz, dünyadan tam tersi bir geri bildirim alınca kendisini nasıl iyi hissetsin?

Amerika’dan dönen bir arkadaşımız “Adamlar Türkiye diye bir ülkenin varlığından habersiz” diye anlattığında duyduğumuz hayal kırıklığı da bundan. “Ne demek Türkiye’yi tanımıyorlar? Onlara Osmanlıyı anlat, Cezayir Beyimizin kestiği cezayı hatırlasınlar hele” diye devam ediyoruz.

Şimdiki zamanla yıldızımız barışmıyor. Ya şanlı tarihten misallerin içindeyiz ya da bilmem falan fethin, kurtuluşun yüzüncü yılı hedeflerinde. Kendimi değerli hissedeceğim tarih dilimini alayım lütfen…


Çok komplike bir makine olan insan bedeni; bir mikrop, virüs algıladığı vakit buna karşı antikorlar üretiyor da kendi büyüklüğüne karşıt fikirlere karşı antikor üretmesin mi? Beynimiz de sürekli bizimle oyun halinde. Fırsat buldukça ne kadar önemli insanlar olduğumuzu hatırlatan argümanlar üretmekle meşgul.

Aşı karşıtı mitingde “Sen de yargılanacaksın Bill Gates” diye bağıran arkadaşa hepimiz güldük. Hâlbuki o delikanlı da “önemli olma ihtiyacı”nı böyle gideriyordu. Sosyal medyada takip ettim, katılımcılar mezkur mitinge katılımın az olduğuna dair yapılan haberlere çok kızdılar. Israrla küresel baronların bu mitinglerden çok rahatsız olduklarını, onları susturmak için ellerinden geleni yaptıklarını, mitinglerine katılımın az gösterildiğini iddia ettiler. Tabii baronları rahatsız etmek onları kim bilir ne kadar önemli hissettiriyor. Küresellerin çip takmak istemesi de boşa değil. O kadar önemli insanlar ki onları kendi hâline bırakamıyor muktedirler. TikTok, Facebook, Twitter bilimum boş mecrada bütün bilgilerini bırakan, her an yönlendirilenler başkaları zaten.

Bir arkadaşım hayli yaşlı bir emekli subayın şoförlüğünü yapmıştı. Otobanda giderken arkadan bir araba çarpmış. Arkadaşın anlattığına göre sıradan bir kaza, arkadaki araç yakın takip neticesi duramamış vurmuş. Dünyaya nizam verme vazifesinden emekli olamayan subayımız “Bu kaza İngiliz ajanlarının bir suikast teşebbüsüydü, bizi öldürmek istediler” diye ikna etmeye çalışıyormuş arkadaşı. Hastalığı tekrar etmeyeceğim, artık siz de biliyorsunuz.

Okuduğunuz üniversitelerde muhakkak eylem yapmaktan okulu bitiremeyen kirli sakallı, karalar giyinen komünistlere rastlamışsınızdır. Marx’ın tabiriyle “dünyayı değiştirme” idealine girişmiş bu gençlerin ders çalışmak gibi basit, önemsiz işlerle kaybedecek vakitleri de yoktu. Varsa yoksa devrim, burjuva bir olmuş bunları susturmaya çalışıyormuş filan… Düşünsenize TÜSİAD genel kurulunda oturmuşlar İstanbul Üniversite’sinde eylemlere son vermeyen Deniz’le nasıl baş edeceklerini düşünüyorlar, vay be.

Bizim lisede ülkücü arkadaşlar vardı. Ekibi Cuma namazında gördüğümü bile hatırlamıyorum ama o bildik kasıntılı halleriyle en okkalı dinî nutukları da onlar çekerdi. Ülkede din, iman onlar sayesinde varmış, ülke onların sayesinde bağımsızlığını koruyormuş falan. Tabii bu kadar önemli insanların sıradan fânilerin yapacağı ders çalışmak gibi basit işlere vakit bulamayacaklarını siz de takdir edersiniz. Olur da Hollanda’dan tehdit gelirse portakal keserler. Konya ovasından hallice Hollanda bize meyve ihraç ediyormuş, ne olmuş yani, kim uğraşacak o kadar ziraat mühendisliği, çalışmalar vs. Portakalı kestik ya, yetmez mi?


Bir kârı olmasa da hâkim devletlerle didişmek duygularımızı okşuyor. Çünkü önemli insanlar olmayı seviyoruz. Bedeli ne olursa olsun türünden efelenmelerimiz de bundan. Güçlülerin ceza kesmesi bile hoşumuza gidiyor, kale alınmamak bizim için en ağırı.

En başta kitaptan yaptığım iktibastan sonraki satırları da paylaşayım: İnsanın önemli olma ihtiyacını en iyi bilenler dolandırıcılardır. Onlara nasıl yaklaşacaklarını iyi bilirler ve maksatlarına kolayca ulaşırlar.

Ne dersiniz, önemli olma sevdasından vazgeçip, üzerimize vazife olan “önemsiz” işlerimizi daha iyi yapmaya çalışmayı mı denesek?

Muharririn Benzer Yazıları:

Üst Akıl Dedikleri

Hangimiz Yobaz?

Kabul Görmüş İktisadi Kurallar ve Kalkınmanın Hikâyesi

Bünyamin Ekmen

Bünyamin Ekmen

Makina mühendisi, müteşebbis. Kelambaz mecrasının imtiyaz sahibi.

Okumayı ve paylaşmayı sever. Burada olmaktan dolayı çok mutlu.

1 comment

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

  • yazınız en fazla kendini bill gatesi yargılanacağı yazan o arkadaş kadar haklı. tahterevalli nin yüksek o ucunda o , diğer ucunda siz oturuyorsunuz. Haklı bir eleştiri yapayım derken insafsizlik yapmissiniz

Bizi Takip Et!