Kelâmbaz

Koca Murad Gazi: Allah Yolunda Geçen Bir Ömür

28 Temmuz 1402’de bütün dünya tarihinin en kanlı meydan muharebelerinden biri Ankara’da yaşandı. İki yüz binden fazla muharibin birbirine girdiği bu dehşetengiz savaş, Sultan Yıldırım Bayezid’in Emir Timur karşısında mutlak mağlubiyeti ve kendisinin de esareti ile neticelendi. Timur, bütün Anadolu Beyliklerine taçlarını iade ederek Asya’ya döndü. Sultan Bayezid’in yıllardır ilmek ilmek dokuduğu Anadolu birliği parçalandı. Akabinde Bayezid Han’ın hayattaki dört oğlu, iktidar için mücadeleye girişti ve 11 senelik Fetret Devri’nin galibi, imparatorluğun ikinci kurucusu mesabesinde addedilen Çelebi Sultan Mehmed oldu. 8 sene saltanat sürüp vücudunda elli kadar cenk yarasıyla 32 yaşında dâr-ı bekâya irtihal eden sultanın şu sözü, bu denli çileli bir hayatın belki de en veciz ifadesidir: “Çocuk yaşım içinde bunca belalar kim çektim, kimse çekmiş değildir.”

Çelebi Sultan Mehmed’in oğlu Şehzade Murad, Haziran 1404’te Amasya’da dünyaya geldi. On iki yaşına girince Amasya, Tokat, Sivas, Çorum ve Osmancık bölgelerini içine alan Rum vilâyeti beyliğiyle Amasya’ya gönderildi. 1417-1421 yılları arasında Rum (Amasya) hududunda Osmanlılara karşı mühim hadiseler vuku buldu. Şehzade Murad ve yeni atabeyi Rum Beylerbeyi Hamza Bey; Samsun’u, İsfendiyaroğlu’nun elinden aldı. Bu muvaffakiyetten az sonra Şehzade Murad, ölüm döşeğinde olan babası tarafından Bursa’ya çağrıldı. Oraya gittiği zaman Çelebi Sultan Mehmed vefat etmişti. Bizanslıların yanında bulunan Düzme Mustafa’nın harekete geçmesi korkusuyla vezirler, padişahın ölümünü 41 gün gizli tutmuşlar ve yeniçerileri bir bahane ile Anadolu’ya geçirmişlerdi. Bursa’da erkân ve bir kısım yeniçeriler tarafından kendisine biat edilen Şehzade Murad, 25 Haziran 1421’de 6. Osmanlı sultanı olarak tahta çıktı.

Mustafa Çelebi Kıyamı

Osmanlı kroniklerinde “Düzme Mustafa” diye tesmiye edilen Şehzade Mustafa Çelebi hakkında anlatılan farklı rivayetler olsa da kuvvetle muhtemel Emir Timur’un Ankara Savaşı sonrasında yanında Asya’ya götürdüğü Yıldırım Sultan Bayezid’in bir oğludur. Emir Timur’un 1405’te vefat etmesi üzerine geri dönmüş ve Fetret Devri’ndeki taht mücadelesine, Aydınoğlu Cüneyd Bey’le ittifak kurarak katılmış, akabinde kardeşi Çelebi Sultan Mehmed’e mağlup olup Bizans’a iltica etmiştir. Mustafa Çelebi, kardeşi Sultan Mehmed’in ölümüne kadar esarette kaldı. II. Murad’ın tahta çıkmasından sonra Osmanlı-Bizans münasebetleri bozulunca İmparator Manuel onu serbest bırakarak onun Gelibolu’ya çıkmasını sağladı. Genç Sultan Murad Han; amcasının üzerine, veziri Bayezid Paşa’yı yolladı. Mustafa Çelebi ile Bayezid Paşa kuvvetleri Gelibolu’nun Sazlıdere mevkiinde karşılaştı. Ancak Paşa’nın emrindeki kuvvetler Mustafa Çelebi tarafına geçince Bayezid Paşa da teslim olmak zorunda kaldı (1421). Bayezid Paşa idam edildi. Bu hadiseden sonra Mustafa Çelebi Edirne’ye gelerek hükümdarlığını ilan etti ve adına para kestirdi.

1422 başında Mustafa Çelebi Anadolu’ya geçip Bursa üzerine yürümeye başladı. Sultan Murad, fevkalade telaşlanıp Amasya’ya çekilmeyi düşündüyse de dedesi Yıldırım Bayezid’in damadı, Seyyid Emir Buharî Hazretleri genç padişaha cesaret verdi. Sultan Murad, amcasını Uluabad Çayı kenarında karşıladı. Çeşitli diplomatik faaliyetlerle Aydınoğlu Cüneyd Bey’in ve Rumeli Beyleri’nin Murad Gazi tarafına çekilmesi ve Mustafa Çelebi ordusunun bir gece baskınında ağır zayiat vermesi neticesinde devlet kuşu, Sultan Murad’ın başına kondu. Bütün Rumeli Beyleri, Sultan Murad’ın huzurunda af diledi hatta Vezir-i Azam İbrahim Paşa; kendilerinin asi olduklarını, ibret-i âlem için cezalandırılmalarını istediyse de Murad Gazi hepsini affetti. Mustafa Çelebi, Tunca Nehri kenarındaki Kızılağaç Yenicesi’nde tevkif edildi ve Mart 1422’de idam edildi.

Anadolu’da Birlik için Gayret

II. Murad’ın rakipsiz şekilde tahta sahip olması, Bizans’ı son derece telaşlandırdı. Padişahın, o derece dönek hareket eden Bizans’tan öç almak isteyeceği muhakkaktı. Nitekim imparatorun elçilerini ve hediyelerini Edirne’de kabul etmedi ve Bizans’a harp ilan etti. Böylece Bizans’ın Osmanlılar tarafından altıncı muhasarası başlamış oluyordu ki bu muhasara, ilk altı muhasaranın en şiddetlisi ve ciddisidir.

30.000 kişi ve ayrıca donanma ile İstanbul’u kuşatan 18 yaşındaki II. Murad, 20 Haziran 1422’de şehrin önüne geldi. 64 gün süren muhasaranın kaldırılmasına, II. Murad’ın 13 yaşındaki kardeşi, Isparta Sancakbeyi olan Şehzade Küçük Mustafa’nın isyanı sebep oldu. Şehzade, Bizans ve Anadolu Beylikleri tarafından geniş ölçüde kışkırtılmıştı. Gerçekte şahsen yaptığı işin mahiyetini iyice kavramış değilse de etrafındaki muhteris simalar genç şehzadeyi kullanıyordu.

Karaman ve Germiyan kuvvetleriyle desteklenip İznik’i alan Şehzade Mustafa, Sultan II. Murad’ın hızlı bir şekilde Bizans muhasarasını kaldırması neticesinde İznik’te yakalandı ve idam edildi. Bu gaile, II. Murad’ın keskin tedbirleri sayesinde “Düzme Mustafa” hadisesi kadar büyümeden söndürülmüş oldu. Bu hadiseden sonra Sultan Murad’ın Bizans ile olan münasebetleri daha yumuşak hâle geldi.

Candaroğlu İsfendiyar Bey, II. Murad’ın büyük gaileler içinde bulunmasından faydalanarak evvelce kendisine ait olan yerlere tecavüz etmiş, Çankırı ve Tosya’yı almıştı. İsfendiyar Bey, Bolu ile Gerede arasında Osmanlı ordusuna yenildi. Sinop’a kaçtı ve oğlunu Sultan’a göndererek sulh istedi. Eski sınırlar üzerinden bir sulh yapılmakla beraber beyliğin ödediği vergi ağırlaştırıldı. Esasen anne tarafından Osmanoğlu olan İsfendiyar Bey, güzelliği ile meşhur kızını, 20 yaşındaki genç sultana verdi. Düğün, 1424 senesinde Bursa’da yapıldı.

Murad Gazi Türbesi

Bundan sonraki hareket, Menteşe ve Aydın beyliklerini tarihe gömdü. 1425’te Menteşe iline (Muğla) gelen II. Murad, son Menteşe beylerini Tokat’a sürdü ve beyliği, bir sancak (vilayet) şeklinde Anadolu Beylerbeyliği’ne (merkezi Ankara) bağladı.

Mustafa Çelebi’nin yanından ayrılınca kendisine tekrar beyliği verilen Aydınoğlu Cüneyd Bey, ileri yaşına rağmen, gene entrika çevirmekten ve İzmir’de Osmanlı nüfuzunu kırmaya çalışmaktan feragat etmemişti. Devletin yüksek menfaatleri için Anadolu’nun bütün Ege kıyılarının Osmanlı idaresinde bulunması gerekiyordu. Zira bu kıyılara karşı olan adalar, Cenevizlilerin ve Rodos Şövalyeleri’nin elinde idi. 1426 Salihli Meydan Muharebesi’nde Osmanlı ordusuna yenilen Cüneyd Bey, daha bir müddet ümitsiz mukavemet gösterdikten sonra yakalandı ve idam edildi.

Sıra Karamanlılara dönmeye gelmişti. Karamanoğlu II. Mehmed Bey, Antalya’daki Teke Beyliği’ni de almak isterken kaleden atılan bir top güllesiyle maktul düştü. Bu suretle Osmanoğulları’nın en azılı düşmanlarından olan II. Mehmed Bey tarih sahnesinden çekilmiş oluyordu. Bu vesileyle II. Murad, Korkuteli’ndeki Teke Beyliği’ne de son verdi ve Hamid-Teke Devleti de tarihe karıştı. Karaman tahtı, Mehmed Bey’in oğlu II. İbrahim Bey’e kalıyordu. II. İbrahim Bey’in üç kardeşi Osmanlı hizmetine girdi. Bununla beraber İbrahim Bey, 40 yıllık saltanatı boyunca Osmanlı düşmanlığından vazgeçmedi.

1427 sonunda da Germiyanoğlu Yakup Bey’in Bursa’yı ziyareti ve beyliğin, kendisi öldükten sonra Osmanlı’ya mütabaat etmesini vasiyet etmesi üzerine 1428’de Germiyan ili de (Kütahya) II. Murad’a geçti.

Venedik ve Macaristan ile Mücadele

Türk birliği yolunda II. Murad, çok büyük başarı kazanmış ve dedesinin mirasını adım adım toplamıştı. Şimdi Osmanlılara tâbi Türkmen beylikleri olarak hayatlarını muhafaza eden Candar ve Karaman beylikleri ile Memlük-Osmanlı arasında bir tampon devlet olan Dulkadir Beyliği kalıyordu. Üçüyle de Osmanoğulları sıkı akrabalık münasebetleri kurmuştu.

1425’te 5 sene sürecek Osmanlı-Venedik harbi başladı. II. Murad, Venedik’in Osmanlı’yı alakadar eden meselelere fazlaca karışmasını önlemek azmindeydi. Bu savaşta Macaristan da Venedik’in yanında yer aldı. 1426’da General Pippo’nun kumandasındaki Macar ordusu, Vidin’den kuzeye doğru Tuna’yı geçen II. Murad tarafından büyük bir bozguna uğratıldı. Aynı senenin yazında akıncılar, Hırvatistan’a kadar bütün Bosna’yı çiğnedi. Sırbistan despotu Stefan’ın 1427’de ölümü, Sultan Murad’dan izinsiz bir şekilde yerine yeğeni Georg Vulkoviç’in geçmesi üzerine Murad Gazi bu cülûsu tanımadı. Zira yeni despot, Osmanlılara karşı Macarlarla anlaşmıştı.

Sultan Murad, Prenses Olivera’nın, dedesi Yıldırım Sultan Bayezid’in zevcesi olması dolayısıyla Sırbistan tahtının meşru varisi olduğunu iddia ediyordu. Macaristan ise bunu reddediyordu. Osmanlıların daha çabuk müdahalesinden korkan Macarlar, acele Sırbistan’a girdi. Fakat Güğercinlik mevkiinde Vidin Sancakbeyi Sinan Bey’in yaptığı ani bir taarruzla perişan oldular. Macar ordusunun büyük bir kısmı kılıçtan geçirildi ve Tuna’da boğuldu. Kral Sigismund, Niğbolu hezimetinden sonra ikinci defa canını zor kurtardı. Bir an için Osmanlı, Avrupa’da, Yıldırım devrindeki zirvesine vasıl olmuş göründü. Böylece Sırbistan, yıllık 50.000 duka altını yıllık vergiyle yeniden Osmanlı tabiiyetine giriyordu.

Venedik’le harp devam etti. Açık deniz muharebeleri veriliyordu. Fakat Osmanlı donanması daha Venedik donanmasının -ki dünyanın birinci deniz kuvveti idi- kudretine erişememişti. Macaristan’ın bir müddet aradan çekilmesi, Venedik’in ümitlerini kırmadı. Venedik Doçu, şimdi Sultan Murad’a Anadolu’da ikinci bir cephe açtırmak suretiyle harbi kazanmak istiyordu. Bunun için de Karamanlılar daima hazırdı.

Şubat 1430’da Sultan Murad, Edirne’den Selanik’e geldi. Türk ordusu şehri muhasaraya aldı ve topla dövmeye başladı. 3 hafta kadar devam eden kuşatmadan sonra Venedik garnizonu daha fazla mukavemet edemedi ve şehir fethedilince II. Murad’ın emriyle Türk göçmenleriyle iskân edildi. 1431’de Venedik’le imzalanan bir anlaşmayla 5 senedir devam eden Venedik-Osmanlı Harbi nihayet buldu.

Osmanlıların, Macaristan ve Venedik harpleriyle meşgul olması dolayısıyla Karamanoğlu II. İbrahim Bey, kendisinden gasp edilmiş olduğunu addettiği Hamid ilini çiğnedi. II. Murad’ın geri gelmesiyle kaçan İbrahim Bey yakalanamadı. Murad Gazi uzun bir Karaman gailesiyle uğraşmak istemiyordu. Nüfuz sahibi çeşitli arabulucular vesilesiyle 1434’te bir sulh imzalandı.

1437’de Macar ordusu, hukuken Türk toprağı sayılan Sırbistan’ı geçip asıl Türk hududuna yaklaştı. Vidin Sancakbeyi Ali Bey, Semendire yakınlarındaki meydan muharebesinde mağlup oldu. Almanya-Macaristan İmparatoru Sigismund’un 1437 sonlarına tesadüf eden ölümüyle Türk kuvvetleri Sırbistan’a girdi. Murad Gazi bizzat ordunun başında olmak üzere 3 aylık bir muhasaradan sonra 1439’da Prensliğin merkezi Semendire fetholundu ve geçici olarak Sırbistan Prensliği ortadan kaldırıldı. Bosna Krallığı da tamamen Osmanlı tabiiyetine girdi. 1439’da Evrenosoğlu Ali Bey, 6 ay müddetince Orta Avrupa’nın kilidi Belgrad’ı muhasara ettiyse de alamadı. Kışın yaklaşmasıyla muhasara kaldırıldı. Bu, Belgrad’ın birinci muhasarasıdır.

Dinden Döndüren Kin

Bizans imparatoru VIII. Ioannes (Yahya), yeni bir Haçlı Seferi tertiplemek ve Bizans’ı kurtarmak istiyordu. İmparator, Papa’yı bizzat ziyaret etti ve Ortodoks mezhebini inkâr edip Katolik mezhebini resmen kabul etti. Bu durum II. Murad’ın canını oldukça sıktı. Konstantinopolis’i muhasara etmeyi düşündüyse de Vezir-i Azam Çandarlızade Halil Paşa tarafından bu fikrinden vazgeçirildi. Osmanlı, bütün Avrupa ile çarpışmaktan şimdilik uzak durmalıydı. Devlet, Yıldırım zamanındaki kudretine henüz erişmemişti.

1442’de Sancakbeyi Mezid Bey’in Macar komutanı Hunyadi Yanos tarafından yenilmesi üzerine Beylerbeyi Şihabeddin Paşa, Yanos’un üzerine gönderildi. Fakat Şihabeddin Paşa 5000 şehit ve bir o kadar da esir verip mağlup oldu. Ardından Beylerbeyi Kasım Paşa da 2000 şehit ve 4000 esir verip çekildi.

II. Murad, Osmanlı’nın sıkışıklığından istifade edip Ankara’ya kadar yaklaşan Karamanoğlu II. İbrahim Bey’e karşı Anadolu’da idi. II. Murad, Karamanlılarla anlaşıp Edirne’ye geldiyse de Kasım Paşa’nın yenildiğini, Sofya’nın düştüğünü öğrendi ve ordusunun başında Sofya’da düşmanı karşıladı. 1443 sonunda orduların öncüleri arasında geçen İzladi muharebesinde Türkler mağlup oldu ve korkunç bir kışın tesiri altında Edirne’ye çekildi.

Murad Gazi Ulema ile

Bu Dünyada Rahat Yok

Bu mağlubiyetler üzerine bir de en büyük oğlu 18 yaşındaki Şehzade Alaaddin Ali’nin ölüm haberi, padişahı son derece sarstı. Sultan, Avrupa ile bir sulh yapıp devleti birkaç sene sulh içinde kalkındırmak istedi ve Temmuz 1444’te imzalanan Segedin Anlaşması sonrası tahtı, “Oğlumu hâl-i hayâtımda tahta geçirem; tâ ki gözüm bakarken görem, ne vechile pâdişâhlık ider?” diyerek 12 yaşındaki Şehzade Mehmed’e bıraktı ve Manisa’ya çekildi.

Bunun üzerine anlaşmayı bozan Avrupalılar, büyük bir Haçlı ordusu teşekkül ettirip Eylül 1444’te Vidin’e kadar geldi. Sultan Mehmed’in babasına yazdığı mektup sonrası, babası, başkumandan sıfatıyla 40.000 kişilik ordunun başına geçti.

İki ordu, Niğbolu’dan 48 sene sonra 10 Kasım 1444’te, Edirne’nin 200 km kuzeyindeki Varna’da karşılaştı. Murad Gazi, “Yâ ilâhî! Mü’min kullarını benim günahlarımın çokluğundan ötürü küffâr elinde zebûn eyleme. Habîbin hürmeti içün, ümmetini sen sakla ve sen mansûr u muzaffer eyle!” diye dualar etti. 10 saatten fazla süren savaşın sonunda Macaristan Kralı Wladislav’ın öldürülmesi sonucu savaşın mutlak galibi Osmanlılar oldu.

Bu savaş sonrası vüzerânın ve ümerânın istekleri üzerine Aralık 1445’te Sultan Murad tahta yeniden çıktı. Murad Gazi 1446’da Mora, 1447’de Arnavutluk Seferi’ne çıktı.

19 Ekim 1448’de talihini yeniden denemek isteyen Hunyadi Yanos ile II. Kosova Savaşı cereyan etti. 3 gün 3 gece devam eden zorlu muharebenin sonunda Hristiyanlar 17.000 ölü verip çekildi. II. Kosova, Avrupa’nın Müslümanları Rumeli’den sürmek için yaptığı teşebbüslerin sonuncusu oldu. Bundan sonra Avrupa tamamen müdafaa vaziyetine geçecektir.

II. Murad, 1450’de 2. Arnavutluk Seferi’ne çıktı. Seferden döndükten sonra Edirne’de oğlu Şehzade Mehmed’in, Dulkadiroğlu Sitti Hatun ile muhteşem düğünleri yapıldı. 1450’nin son günlerinde Şehzade Mehmed, Sancakbeyi olup Manisa’ya hareket etti; Edirne’de babasının elini öpüp babasına veda etti. 19 yaşına yaklaşıyordu ve bu; şehzadenin, babasını son görüşü oldu.

Küllü Nefsin…

Sultan Murad Gazi, sürekli devam eden gailelerle yıpranmış, zamanından önce ihtiyarlamıştı. Devleti, dedesi Yıldırım Sultan Bayezid zamanındaki ihtişamına kavuşturabilmek için 30 sene cehd ü gayret göstermişti. Ve nihayet 6 Şubat 1451’de sabah vakti, Edirne Sarayı’nda 47 yaşında bu fâni âleme gözlerini kapadı.

İlim ve sanat ehline hürmeti, onları himayesi ve hayır hasenatının bolluğu sebebiyle tebaası tarafından “Koca Murad” diye anılan Murad Gazi, Osmanlı coğrafyasının birçok yerinde imar faaliyetlerini yürütmüştür. Bursa’da Muradiye Külliyesi, Edirne’de Üç Şerefeli Cami ve Ergene Köprüsü (Bugünkü Uzunköprü ilçesine ismini veren köprü); ayrıca Üsküp, Alacahisar, Selânik, Merzifon’da camiler onun yadigârlarındandır. İnce ruhlu, hassas, çok âdil, merhametli, sözüne sadık, cesur, azim ve tedbirli, güler yüzlü, ahdine riayet edenlere dost, ahdini bozanlara karşı pek şedid idi. Hammer’in de dediği gibi memleketini şerefle ve hakkaniyetle idare ederek milletinin hatırasında mütedeyyin, lütufkâr, âdil ve metin bir hükümdar namı bıraktı. Bursa’da yaptırdığı Muradiye Külliyesi’ndeki türbesinin kitabesinde de bu hususlar şöyle anlatılmaktadır:

Murad Gazi Türbesinin Kitabesi

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdülillâhi’l-mütevehhid-i bi’l-bekâ,

El-münezzehi ani’z-zevâli ve’l-feydâ

Ve alâ men erselehû bi’l-hanîfeti’l-beydâ, ve âlihî ve eshâbihi’l-kirâm

Emmâ ba’d, fe-kad intekale min dâri’l-fenâi ve’l-gurûr

İlâ dâri’l-bekâi ve’s-sürûr

Ve min menzili’l-‘ınâ ve’t-terah

İlâ mahfeli’l-gınâ ve’l-ferah

Sultânu selâtîni’d-dehr

Mâlikü memâliki’l-berri ve’l-bahr

Sultânu’l-guzzâti ve’l-mücâhidîn

Melceu’d-duafâ ve’l-mesâkîn

Fahru’s-selâtîn-i Âl-i Osmân

El-mahsûsu bi-inâyeti’l-meliki’l-Mennân

Es-Sultân bin Es-sultân, Es-sultân Murâd bin Es-Sultân

Muhammed bin Es-Sultân Bâyezîd Hân

Bevveehu’l-lâhu te’âlâ ilâ gurâfi’l-cinân

Ve efâda aleyhi şeâbîbe’l-gufrân

Dahvete erbe’an gurreti’l-Muharremi’l-harâm, sene Hams ve hamsîn ve semâni-mie


Bismillahirrahmanirrahim

Yegâne bâkî olup her türlü zevalden ve kusurdan münezzeh olan Allah’a hamd olsun

Onun bize gönderdiği temiz peygamberine ve ailesine ve kıymetli eshabının hepsine selamlar olsun.

O; fenâ ve gurur âleminden bekâ ve sürûr, mutluluk âlemine göçtü.

O; sıkıntı ve üzüntü diyarından, zenginlik ve ferahlık yurduna göçtü.

O ki zamanın sultanlarının sultanı, karanın ve denizin mâliki

Gazilerin ve mücâhidlerin sultanı, zayıfların ve fakirlerin sığınağı

Yüce Allah’ın yardımıyla, Osmanlı sultanlarının medâr-ı iftihârı

Sultan oğlu sultan, Sultan Bayezid oğlu Sultan Muhammed oğlu Sultan Murad Han

Allahü Teâlâ onu cennet köşklerine yerleştirsin ve onun üzerine mağfiret yağmurları yağdırsın.

4 Muharremü’l-Harâm sabahı, sene sekiz yüz elli beş [M. 6 Şubat 1451]

Sultan’ın hayatı hakkında detaylı bilgi sahibi olmak ve hadiselerin sebep ve sonuçlarını etraflıca öğrenmek isteyenlere Yılmaz Öztuna’nın Türkiye Tarihi III. cildini ve Ahmet Şimşirgil’in Kayı II kitabını tavsiye ederim.

Tavsiye Yazılar

Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın Hayatı

Yunan Meselesi ve Dömeke Muhârebesi

Anadolu Yanıyor: Celali İsyanları

Muhteşem Osmanlı Eserleri Terkip mi, Taklit mi?

Emir Ali Demirel

Emir Ali Demirel

Elektronik Müh. Tarih-Sanat Tarihi, Kültürel Seyahatler&Fotoğrafçılık

emiralid.blogspot.com

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!