Kelâmbaz

Seçim Mimarisi

Beynimiz giren bütün bilgilerden etkileniyor. Doğduğumuz andan itibaren duyu organlarımız vasıtası ile kendisine gelen verilere göre şekillenen beynimiz, hayatımız boyunca aynı strateji ile devam ediyor. Mesela gördüğümüz yiyecekleri daha önceki tecrübelerimize göre değerlendirip isteyip istemediğimize karar veriyoruz. Karnımız açken ilk gördüğümüz gıdayı isteme ihtimalimiz daha yüksek. Bu konuda yapılan bir araştırmaya göre kantinde, öğrencilerin göz hizasında olan yiyecekler diğerlerinden %25 daha fazla satılıyor. Hem de yiyeceğin türünden bağımsız olarak. Yani eğer öğrencilerin daha fazla elma daha az gofret yemesini istiyorsanız çözüm basit. İlk olarak elmayı görmelerini sağlayın.

Dürtme” isimli kitabın hayatımıza soktuğu “seçim mimarisi” diye bir tabir var. Kantinciler hiçbir zaman farkına varmasa da vitrinde göz hizasında duran yiyecekler daha çok satılacak. İşte bu ilk gösterilecek eşyayı seçme işine “seçim mimarisi” diyoruz. Bunu fark eden tüccarlar, oraya en kârlı ürünlerini koyarlar. Ebeveynler, daha sıhhatli olanın ilk görülmesini ister. Eğitimciler ise öğrencilerin zihnine en faydalı olanı tercih eder. Kimsenin haberi yoksa iş şansa kalır ama her türlü ilk görülen gıda daha fazla satılır.

Hayat tarzı seçmek

Hiçbirimiz kantin işletmiyoruz. Ama hepimiz bir yerleri ister istemez tasarlıyoruz. Çoğumuz, evimizi veya bazı odalarını hiç olmazsa çekmecelerimizi, kütüphanelerimizi düzenliyoruz. Yemek tabaklarının çapı bile hayat kalitemize tesir eder. Büyük tabaklar daha çok yemek yedirir. Çünkü her halükârda sadece bir tabak yemişizdir. Büyük televizyon daha çok izletir. Büyük kitaplık daha çok okutur. Çok fonksiyonlu telefon daha çok meşgul eder. Bu böyle gider.

O hâlde eğer daha kaliteli bir hayat istiyorsak yapmamız gereken şey basit. Her an doğru adım için karar vermeye çalışmak yerine, ilk seçimi yaparken nasıl bir hayat istediğimize karar vermek. Doğru hayat tarzına göre etrafımızı şekillendirmek. Büyük kütüphaneli, küçük ekranlı, az fonksiyonlu cihazlarla çevrili bir ev sizi de çocuklarınızı da daha entelektüel kılacaktır.

Akşam ailecek oturduğunuz odayı hayal edin. Odaya girince kocaman bir televizyon ve çok az kitap. Bazılarında hiç kitaplık bile yok. Bu odaya giren bir kişinin kitap okumayı sevme ihtimali nedir? Herkes çocuğunun kitap okumayı seven birisi olmasını hayal ediyor lakin bunun doğduğu andan itibaren şekillenen bir alışkanlık olduğunun farkında değil. Yani kitap okumayı sevmek doğuştan getirilebilecek bir özellik değil. Çeşitli şekillerle sonradan kazanılacak bir alışkanlıktır. Birkaç istisnayı saymazsak kitap okumayı seven herkesin yetiştiği ortamda kitaplar vardır. Kitaplığı büyük evlerde yetişmişlerdir.

‘Evinize kocaman bir kitaplık alırsanız çocuğunuz profesör olur’ demiyorum. İyi tasarlanmış bir evde bu ihtimalin daha fazla olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Kötü tasarlanan evlerden sağlam çıkmanın zorluğunu anlatmaya çalışıyorum. Genç zihinlerin o anda gördüklerine göre şekillendiğini dolayısıyla ne gösterdiğimize çok dikkat etmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Kelime seçmek

Bir doktor size olmanız gereken bir ameliyat için şöyle dese: “Bu ameliyatı olan insanların %5’i ölüyor.” Bu sizi nasıl etkiler? Ameliyat olmak ister misiniz? Pekâlâ başka bir doktor şöyle dese: “Bu ameliyatı olan kişilerin %95’i kurtuluyor.” Matematik açısından bir şey değişmediğini hesapladınız. Peki içinizde kopan fırtına? “Yüz kişiden beşi öldü.” ya da “Yüz kişiden doksan beşi yaşıyor.” İki cümle de aynı manaya geliyor lakin kalbe aynı şekilde tesir etmiyorlar. Yani seçim mimarisi kelimelerde bile kendini gösteriyor. Seçtiğimiz kelimeler anlattığımız şeyin kendisinden bile önemli bir hale gelebiliyor. “Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” hadis-i şerifi de bu usule uygun hareket etmeyi tavsiye ediyor. “Şu işi yapmazsan cehenneme gidersin” sözünün tesir ettiği kişiler vardır mutlaka ama azdır. Lakin “Şu işi yaparsan cennete gidersin” sözü aynı şeyi anlatmasına rağmen daha fazla insana tesir eder.

Arkadaş seçmek

Üniversite öğrencilerinin akademik çalışmaları birbirinden etkilenir. Özellikle birinci sınıftaki oda arkadaşları birbirlerinin notları, dolayısıyla gelecekleri üzerinde etkili olurlar. “Önce komşu, sonra ev.” hadis-i şerifi sadece büyükler için değil gençler için de rehber. Üniversite öğrencilerinin okudukları okuldan ziyade kaldıkları ev, yurt daha önemli bile olabilir. “Önce arkadaş, sonra yol.” hadis-i şerifi de seçim önceliğini nereye vermemiz gerektiğini gösteriyor. Belki de ailelerin çocukları için hayatta verecekleri en mühim karar onların arkadaşlarının kim olacağı. Gideceği okuldan, sahip olduğu telefona; giydiği kıyafetten, yediği yemeğe her konuda karar veren ailelerimiz arkadaş seçiminde dikkati elden bıraktıklarında netice korkunç olabiliyor. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” atasözü de aynı noktaya temas ediyor. Arkadaş deyince illaki kanlı canlı insan aklınıza gelmesin. Okunan bir kitaptan, abone olunan dergiye; girilen internet sitelerinden, kurulan sanal arkadaşlıklara kadar her türlü etkileşim bir nevi arkadaşlıktır.

Bence seçim mimarisinin bize öğrettiği en mühim şey tarafsız tasarım diye bir şeyin olmadığıdır. Bütün küçük dokunuşlar bir tarafa mutlaka tesir eder. “Öylesine yaptım işte.” dediğimiz şeylerin bile hayatımızdaki yeri büyüktür. Tesadüfen görünmesi bize göredir ve biz tasarımımızın ciddiyetini henüz fark etmemişizdir.

Rauf Enç

Muallim

1 comment

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

  • Müdhiş bir mevzu, müdhiş bir şekildeki anektotlarla ele alınmış. Ve çok faideli bir yazı olmuş. Bunu tüm dünya okusa insaflı olanın hayatında ve kalbinde değişiklik olur diye düşünüyorum.

Bizi Takip Et!