Kelâmbaz

İmam Maverdi’den Hikmetler

Abbasiler devrinde dünyaya gelen, eserleriyle nam salan, nasihatleriyle kalpleri celbeden, fakih, müfessir ve müverrih olan Habib el-Basri yani namı diğerle İmam Maverdi.

Basra’da dünyaya gelen Ali bin Muhammed bin Habib el-Basri, gül suyu (maül-verd) ile meşgul olan babasına nispeten Maverdi denilmiştir. [Ma, su; verd ise gül demektir] Devrin kıymetli alimlerinden ders alan ve kadılık vazifesini ifa eden İmam, muhtelif eserler neşrederek insanların istifadesine sunmuştur. Basra’da tahsil görmüş, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’le görüşmüş ve 84 senelik ömründe muazzam eserler kaleme almıştır. 1058 senesinde Bağdat’ta vefat eden İmam’ın en meşhur eseri hiç şüphesiz Ahkamu Sultaniyye ve Edebü’d Dünya ve’d Din’dir. Garp dünyasında ‘Alboacen’ ismiyle meşhur olan İmam’ın eserleri muhtelif dillere tercüme edilmiş ve doktora çalışmalarına dahi mevzu olmuştur.

Avrupa’da İslamiyet’in talim ve terbiye metodunu tahkik edenler daima, İmam Gazali’nin İhya’sı, İbn Haldun’un Mukaddime’si ve İmam Maverdi’nin Edebü’d Dünya ve’d Din’ gibi muayyen eserlere müracaat ederler.

Edebü’d Dünya ve’d Din’, kısmen tefsir, hadis, ahlak, şiir ve nezir gibi ilimleri ihtiva eder. Bununla birlikte talim ve ıttılaya dair nazari ve tatbiki meselelere dair malumat verir. İmam Maverdi’ye göre, edebin zıddı cehalettir. Fakat, cehaletin izalesi yalnızca talimle mümkün değildir. İlim sahibi olduktan sonra amel safhasına geçmek lazımdır. Başka bir ifadeyle, teori ve pratik bir bütün olmalıdır. 

İmam ayrıca, edebin ruhu besleyen bir yanı olduğunu, Allahu tealanın edepli kişilerin kalplerini güçlendirdiğini ve cemiyetin hangi sınıfında olursa olsun, insana itibar kazandırdığını söyler. Ayrıca edep, maneviyatı kazanmaya bir vesiledir. Tedip yani edep kazandırma, çocuk yaşta başlar ve ileri yaşlarda cemiyette iyi bir fert olarak yaşamasını temin eder. Bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en kıymetli hazine budur. Evinde bu nimete kavuşamayan kişi, ahir ömründe nefis muhasebesi yaparak bu nimete kavuşmalıdır, fakat bu çok güçtür.

İlmin nasıl tahsil edileceğine dair nazariyesi ise günümüzde bile takdir görür. Ona göre talebe sual sormalı, hatta teşvik edilmeli ve şüphelerini garipsememelidir. Zira o esnada üç sınıf insan mükafatlandırılır.

1- Sual eden

2- Cevaplayan

3- Dinleyen  

Hoca, sadece malumat vermekle değil aynı zamanda talebeye ilmi sevdirmekle mükelleftir. Dersi cazip ve talebelerin seviyesini dikkate alarak hazırlamalıdır. Bir hoca için mutlak hedef maddiyat değil, talimden alınan haz ve sevap olmalıdır.

İmam Maverdi’ye göre hiçbir sınıfta hükümdarın görüşleri temsil edilmemelidir. Siyasilerden çekinmeden ve onların taltifini beklemeden derslere devam etmelidir. Dinî ve Dünyevî edepleri tasnif eden İmam Maverdi, Aklın iyiliği, nefsin kötülüğüİlmin edebidinin adabı ve dünyanın edebi gibi başlıklar altında insanlara faydalı nasihatler vermektedir. İlmin edepleri hususunda şunları söyler:

‘Bil ki; ilim, rağbet edilecek şeylerin en şereflisi. İlim, kadir kıymeti olmayan kişiye itibar, malı yoksa insana mal kazandırır.’

‘Alim cahilin halini bilir, zira mazide o da cahildi; fakat cahil alimin halini bilmez, zira o hiçbir zaman alim olmamıştır.’

‘İlim sahibi, vazifesini yapar ve kendini muhafaza ederse, dostlarının tenkidinden ve düşmanlarının kınamasından emin olur.’

Selef-i salihinden bazıları şöyle demişlerdir; Allahu teala insanlara hayır murat ederse hükümdarlarına ilim, alimlerine de saltanat verir.

İlmin ehemmiyeti ve fazileti birçok eserde geçer, fakat günümüzde de en çok ihtiyaç duyduğumuz arkadaşlık hukuku hakkında belki de en faydalı ifadeleri o kullanır.

‘Akranlara karşı adil olmak lazımdır, bu da üç şeyle tahakkuk eder. 

  1. Kibri terk etmek
  2. Nazlanmayı bırakmak
  3. Eziyet verici şeylerden uzak durmak

‘Kibirlenmemek ülfeti oluşturur. Nazlanmamak şefkati getirir. Eziyet etmemek ise insafı doğurur. Bu üç hususa dikkat edilmezse dostluk, düşmanlığa dönüşür.’ İtidalı terk eden adaleti terk etmiştir. Bazı şairler şöyle söylemiştir:

-Kötü hükümdar, masumları korkutur, adileri sahte kahraman yapar.
-Kötü memleket, basit insanları istifler ve hastalık doğurur.
-Kötü çocuk, geçmişlerin yüz karası olur ve şerefi lekeler.
-Kötü komşu, sırrı ifşa eder, namus perdesini yırtar.

Dünya saadetine dair fikri ise şöyledir;

‘Bir beldede bolluk, ferahlık içinde yaşamı temin eder, zengin ve fakir arasında uçurum kalkar, insanlarda hasetlik azalır, düşmanlık yok olur, yardımlaşma hasıl olur. Bunlar ise insan hayatı için en mühim unsurdurlar. Zira bolluk, zenginliği, zenginlik cömertliği, cömertlik de emniyeti getirir.’

Halife Ömer, Ebu Musa Eşari’ye (radiyallahu anhuma)

Sakın kadılık makamına, asil ve zengin dışında başkasını getirme, zira asil olan akibetini düşünür korkar, zengin de başkasının malına göz dikmez.

Selef-i salihinden biri; 

Ben dünya ve ahiret hayrını takvada ve zenginlikte; dünya ve ahiretin şerrini de fıskta ve fakirlikte buldum, demiştir.

Gençlerin fikirlerine ehemmiyet veren İmam, akıl hususunda şunları söyler:

Arabi bir atasözü der ki, gençlerle istişare edin, zira onların fikirleri zamanın fevkindedir.

Keskin zeka, süratli kavrayış ve aklın faziletini anlatır ve şu rivayeti getirir:

‘Peygamber (aleyhisselamın) yanında birisi övüldü, Peygamber (aleyhisselam):

Onun aklı nasıldır? buyurdu.

Sahabiler (radıyallahu anhum):

Ya Resulallah, ibadeti çok, fazileti, ahlakı ve aklı da öyledir.

Bunun üzerine Peygamber (aleyhisselam) tekrar sordu ve şöyle buyurmuştur:

Ahmak abid, cehaleti sebebiyle fasıkın fıskından daha büyük musibetlere kavuşur. İnsanlar Rabblerine akılları nisbetiyle yaklaşır.

Eserinde daha nice nasihatler veren koca İmam, son sözlerini şöyle tamamlar:

‘Her şey çoğaldığı zaman ucuzlarken, akıl çoğaldığında pahalanır.’ Akıllı insan bilmelidir ki, her yaşın kendine göre ahlakı vardır. İhtiyarlıkta kendine yakışanı yapmak lazımdır ki, alay edilmekten emin olmak için.

İlyas Ünlü

Marmara İlahiyat ve Ruhr-Üniversitesi Şarkiyat mezunu
Muallim

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!