Kelâmbaz

Asırlarca Yaşayanlar

Hatib Bağdâdî şöyle der: “Eser yazmak hafızayı güçlendirir, kalbi parlatır, kişiliği olgunlaştırır, konuşma kabiliyetini güzelleştirir, güzel şekilde anılmayı ve çok sevap elde etmeyi sağlar, dünya durdukça kişiyi ölümsüzleştirir.”

Daha önce “Yazı yazmak” hakkında bir deneme yazmıştım. Bu sefer de meselenin farklı bir boyutunu ele alacağız. Son devir Osmanlı şeyhülislam ders vekillerinden Zahid el-Kevseri’nin talebesi, Abdülfettah Ebu Gudde “Zamanın Kıymeti” kitabında “İbn Cerir’in ebedi eserleri ve kitapları var oldukça adının anılacak olması” başlığında şunları nakleder:

Bizim burada yaptığımız, İmam İbn Cerîr et-Taberî’nin (rahmetullâhi aleyh) eserlerine -kaç tane olduklarına, isimlerine ve konularına değinmeksizin- şöylesine bir işaret etmekten ibarettir. Bu eserlerinden bir kısmının bugüne kadar gelmesi ilahî irade tarafından takdir edilmiştir. Bu eserler, sayıları on, yirmi veya otuz da olsa (müellifin) çocuklarından ve torunlarından daha fazla onu hatırlatmaktadır. Çünkü çoluk-çocuk bir müddet sonra fena âleminin sayfalarında kaybolup gidecekler, unutulma ve hatırlanmama dehlizlerine gireceklerdir. Oysa bu eserler dünya sürdüğü sürece onun güzel şekilde anılmasını sağlayacaktır.

Nitekim vefatının üzerinden bin yüz sene kadar bir müddet geçmesine rağmen eserleri Allah’ın dilediği vakte dek geceyle gündüz birbirini takip ettiği sürece var olmaya devam edecektir. İbnu’l-Cevzî şöyle dediğinde hiç şüphesiz hakikati ifade etmişti: “Âlimin kitabı ebedî çocuğudur.”

Hatib Bağdâdî şöyle der:

“Eser yazmak hafızayı güçlendirir, kalbi parlatır, kişiliği olgunlaştırır, konuşma kabiliyetini güzelleştirir, güzel şekilde anılmayı ve çok sevap elde etmeyi sağlar, dünya durdukça kişiyi ölümsüzleştirir.”

İmam Tâcuddîn es-Subkî de şöyle demiştir:

“Alim insanın kolu ne kadar uzun olursa olsun, tartışma meydanlarında karşıdakini ezme gücü ne kadar kuvvetli olursa olsun, kapısı iyice kapatılmış ve girilmez hâle getirilmiş muhkem her suru delecek seviyedeki yumruğu ne kadar güçlü olursa olsun, kendisini ebedîleştirecek bir eser yazmadığı veya ‘insanların kaybettik diye üzüldükleri veya vefatı nedeniyle ona yetişemeyen bazı kimselerin doğruyu bulacakları, hakikati öğrenecekleri’ bir ilmi kendisinden nakledecek öğrencisine miras bırakmadığı sürece bütün bunların faydası onun hayatıyla sınırlıdır.

Hayatım üzerine yemin ederim ki eser yazmak hepsinin en kıymetlisidir. Çünkü eser, kişi bazen öldükten sonra çok uzun zaman kalır, var olmaya devam eder. Bundan dolayı bizim hiçbir zamanımız eser yazımıyla meşgul olmaksızın geçmez, her vaktin gerdanlığı telif cevherlerini takınır. Ayrıca bizim hiçbir saatimiz boş olmaz. Olacak olduğunda da kalemimizi, o vakitte düzenleme ve tertip işinde çalıştırınız.”

[Abdülfettah Ebu Gudde, Zamanın Kıymeti, Takdim Yayınları s.92]

Peygamber övgüsü

İslam kültüründe sadaka-i cariye denilen bir mefhum vardır; kişinin öldükten sonra ona sevap getirmeye devam eden, amel defterini kapatmayan hayırlı işlerini ifade eder. Meşhur hadis-i şerifte insana öldükten sonra sevap getiren 3 şey sayılır; “İnsan ölünce, üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i cariye, faydalı ilmî eser bırakmak veya ona dua ve istiğfar edecek salih evlat.

Netice olarak faydalı bir eser yazmak peygamber efendimizin övgüsüne mazhar olmak demektir. Yukarıda alimlerden nakledilen sözlerin hepsinin temelinde aslında bu hadis-i şerif yer alır. Tarih boyunca muhtelif İslam şehirlerinde bulunan milyonlarca kitaplık kütüphaneler de bunun tipik bir misalidir. Başka bir hadis-i şerif ise şöyledir; “Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir.”

Kitapları yayıldığı için isimleri günümüze kadar gelmiş ve günümüzde dahi istifade ettiğimiz alimlerimiz olduğu gibi bunun tersi misaller de vardır. Eser yazmamış veya yazmış olduğu eserleri günümüze ulaşmamış alimlerin isimleri bilinmemektedir.

Sadaka-i cariye olarak yapılan her bir binanın belli bir mahdud ömrü vardır. Ancak ilmi eserler hazırlamak, bu eserler okunduğu müddetçe kıyamete kadar amel defterimizi doldurmaya devam edecek bir ameldir.

Kendisinden faydalanılan ilim yalnızca dini ilimler midir? Elbette hayır. İslamiyette ilim, her türlü bilgi ve disiplini ifade eder. Şüphesiz bu hadis-i şerif insanların hayatına faydalı olan her türlü çalışmayı teşvik etmektedir.

Mesela bugün yazma eserlerimizden, kendi dil, kültür ve sanat birikimimizi kaynak alarak üretilmiş bir yapay zeka algoritması düşünelim. Bu teknik açıdan gayet mümkündür. Fakat mesaisini böyle faydalı bir çalışmaya ayırıp maddi ve manevi her türlü gayret ve fedakarlığı yapabilecek kişi sayısı çok azdır. Eğer hakkını vererek bu yapılabilirse kıyamete kadar ondan yararlanıldıkça kişiye sevap gidecektir.

İğdiş edilen entelektüeller

Dijital çağın ortaya çıkardığı bir entelektüel grup var. Bunlara iğdiş edilmiş entelektüel denilse çok yanlış olmaz. Peki ne demek bu?

Teknolojinin imkanları sayesinde her türlü bilginin çok hızlı yayılması ve kolay ulaşabilir olması entelektüel bir zümreyi ortaya çıkardı. İlmen, fikren gayet donanımlı, sürekli kitap, makale, gazete okuyan, aktüeliteyi takip eden, vakaları çok iyi analiz edip yorumlayan entelektüel, mütefekkir insanların sayısı daha da arttı. Fakat bu kimseler üretmekten ziyade tüketmeyi veya günlük, geçici ürettikleri muhteva ile yetinmeyi tercih ediyor.

Mesela bazıları herhangi ilmi bir mesele hakkında çok güzel bir makale yazabilecekken birkaç tweet atıp geçiyor. Kaliteli bir eser hazırlayıp az ama vasıflı bir kitleye ulaşmak yerine, sloganvari-basit cümleleri paylaşarak kalabalık bir kitlenin etkileşimini almak daha cazip geliyor. Bazısı da takipçilerim ne der/ne düşünür kaygısıyla susmayı, pasif olmayı tercih ediyor.

Netice olarak peygamberin övgüsüne mazhar olabilecekken, zihnen iğdiş edilmiş gibi hareket ediyor, öğrendikleri ilimleri zayi olup gidiyor.

Bunun için yukarıdaki alimlerin sözlerini iyi tefekkür edip öğrendiğimiz ilimleri düzenlemek, tedvin edip yazmak ve geriye kalıcı, faydalı bir eser bırakmayı düşünmeliyiz. Asırlarca yaşayanlar arasına giremesek bile bu niyet üzere olmak da belki bizi o alimlerin çalışmalarından pay sahibi yapar.

**

Cüneyt Apal

Cüneyt Apal

Eğitimci.

cuneytapal@gmail.com

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!