Kelâmbaz
Mukaddes Şehir: Kudüs Seyahat Notları

İnanıyorum Ki İmtihan…

Sen ki âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamberin, Allah katına yükseldiği o mukaddes mekânsın.
Sen ki Selahaddin Eyyubi’nin ‘Kudüs tutsak iken ben nasıl rahat uyuyabilirim’ dediği o mukaddes topraksın.
Sen ki Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’ın 33 sene mücadele verip de bir karışını vermediği hazinesin.

Ey Kudüs, affet bizleri… Sen yıllardır evlatlarını kaybederken bizler sıcak yataklarımızda ‘kahrol İsrail’ demekten başka bir şey yapamadık. Sen yıllarca namusun için can verirken bizler oturduğumuz yerden kalkamadık bile. Bizler, o çok beğendiğimiz koltuk takımının, televizyonun, en şık kıyafetin hayaliyle yaşarken senin evlatların İslam’ın ilk kıblesinde ezanlar susmasın diye hiç düşünmeden canını siper ediyordu. Biz ise rahatımızı bozmadık.

Şimdi hepimiz biraz geriye gidelim ve düşünelim. Bu soykırım, bu insanlık dışı saldırılar, çok da eski değil, değil mi? Her Müslüman bir kova su dökse boğulacak, nüfusu İstanbul kadar bile olmayan bir güruhun bu amansızca saldırıları çıkarıp toplasak 100 yıldan daha eski değil. Ama Filistin meselesi bir gün değil bin gün anlatılsa yarası kapanmayacak bir meseledir. Hiç şüphesiz bu hadiselerin sorumluları, başta ABD olmak üzere, durmak bilmeyen kanın ve insanlık suçunun failleri olarak tarih sahnesinde yerlerini alacaklar.

BM kararını tanımayan, soykırımı ve kaosu devlet politikası hâline getiren ve işlediği suçlardan yüzü kızarmayan bir idarenin, dünya üzerindeki huzuru menfi etkilemesi ve çatışmaları tırmandırması asla kabul edilemez bir durumdur. BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi örgütler, bir açıklama beklemek yerine bu katliama sebep olanlara hukuki karşılığı vermelidir. Artık bu yönetimin hukuksuzluklarının, vahşetlerinin görmezden gelinecek hâli kalmamıştır…

Az önce düşünelim demiştim ya haydi şimdi bir kez daha düşünelim; bu suç sadece ses çıkarmayan BM’nin mi? Bu suç meydanı boş bularak amansızca saldıran İsrail’in mi? Bu suç büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyarak ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyıp, Filistin halkını yok sayan ABD’nin mi?

Yoksa kardeşleri katledilirken, evlatları doğranırken, bacıları namusunu korumak pahasına canını verirken bunları görmezden gelenler mi suçlu?

Evi yıkıldığı için taş üstünde uyuyan çocuklar varken, sıcak yatağında sosyal medya kahramanlığı yapanlar mı suçlu?

Hayır! Hayır! İslam milleti veremeyecek bunun hesabını, niçin birbirine sıkı geçmiş binalar gibi kardeşlerinin arkasında dimdik duramadığını soracak kendine mahşer günü. Ayağı olmayan kardeşim şehitlik için can atarken, elinde oyuncak olması gereken çocuklar taşlarla Siyonist askerlere karşı evini barkını muhafaza etmeye çalışırken bizler serin sabahlarda derin uykuların hesabını veremeyeceğiz. Kardeşlerimizden helalliği hangi yüzle isteyeceğiz? Ailesi zulüm ile perişan olmuş zavallı bir babanın bütün teslimiyeti ve metaneti yanında hangi yüzle aynı cenneti talep edeceğiz?

O hâlde her daim yakaralım ve diyelim ki; “Sen zulmetmezsin ya Rabbi. Biz dünya hevesiyle ayrı ayrı düştüğümüz için kendimize zulmettik. Biz bize zulmettiğimiz için düşman da bize zulmediyor, bütün zalimlerden sana sığındık ya Rabbi. Biz ki Kur’an ve sünnetin hikmetleriyle dahi uyanmadık, sen bizi düşmanın saldırılarıyla uyandırdın. Şimdi de lütfet ya Rabbi. Bu saldırıları def edecek güç kuvvet ver. Şuur, sabır ve sebat ihsan eyle. İlahi ya Rabbi bizleri dostluklarımızda ve düşmanlıklarımızda dosdoğru ölçü üzere kıl.

İnanıyorum ki, imtihan yalnızca ona maruz kalanların değil, şahitlik edenlerin de imtihanı…

Ne diyordu Cennetmekân;

“Eğer Osmanlı Filistin’den çekilirse orada kıyamete kadar kan durmayacaktır.”

Sultan II. Abdülhamid Han

Ahmet Yeten

Hitit Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Lisans öğrencisi

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!