Kelâmbaz

Hilal Taktiğine Maruz Kalmak

Dünya bir harp sahası gibi. Herkes de asker gibi davranıyor. Nerede bir kaç kişi bir araya gelse hep memleketi hatta dini kurtarmak için neler yapmak lazım olduğu konuşuluyor. Böyle meclislerde çok bulundum ve sıkça kullanılan cümlelerin şöyle olduğunu fark ettim:

“Düşmanın silahıyla silahlanmalıyız”, “Çok para kazanıp dine hizmet etmemiz lazım.”, “Müslüman mühendislere çok ihtiyaç var”, “İnterneti ve sosyal medyayı aktif kullanıp zararlı insanları bastırmamız lazım”.

Bu cümlelere katılmamak mümkün değil. Her biri üzerinde uzun uzun durup planlar yapmalı ve “nasıl daha iyiye götürebiliriz”in derdinde olmalıyız. Fakat cümlelere dikkat edilirse harp sahası olarak hep düşmanın kuvvetli olduğu kendi mekanları seçilmiş; Para, teknik ilimler, internet vs…

Öteden beri meşhur olmuş bir savaş taktiğimiz var: “Kurt Kapanı” namıdiğer “Hilal Taktiği”. Nedir bu “Hilal Taktiği”? Kısaca şöyle diyebiliriz: Düşman ordusunu kendi üzerine çekip esas mevziisinden ayırmak ve arkasıyla bağlantısı kesildiğinde etrafını sarıp işini bitirmek.

Mohaç Muharebesi gibi birçok yerde muhteşem zaferler kazanmamızı sağlamış çok tesirli bir taktiktir. Lakin son zamanlarda bu taktiğe göre kazanan değil de maruz kalan tarafmışız gibi bir his var içimde. Sanki yavaş yavaş bir yerlere doğru çekiliyormuşuz ve yakında kıskacı kapatacaklarmış gibi bir his.

Mevzilerimiz

Müslümanlığın ilk günlerinde, Mekke devrinde, bir Müslümanın evinde, sohbet meclislerinde, yani Dar’ül-Erkam’da toplanıldı. Medine devrinde Camiler yapıldı ve o zamandan beri Müslümanların bir araya geldikleri ikinci mekanlar oldu. Ardından farklı ihtiyaçları karşılamak için medreseler ve tekkeler kuruldu. Buralarda da sosyal bir varlık olan insan, insanla buluştu ve hakiki insan oldu. Müslümanların esas mevziisi işte bu mekanlar idi.

Evlerimizde biz kendimizdik. Camilerde güçlüydük. Medreseler zahirî (görünen), tekkeler batınî (görünmeyen) cephaneliklerimizdi. Önce cephaneliklerimizi kaybettik. Zihnimizi ve kalbimizi besleyecek iki mühim mekandan mahrum kaldık. Geriye camiler ve evlerimiz kaldı. Camileri de yaşlıların emekliliklerini geçirecekleri mekanlara çevirdik.

Elbette huzuru doğru yerde aradıkları için onlara değil sitemim. Camiye gelmek için emekli olmayı bekleme düşüncesine çok üzülüyorum. Müslüman gençler haftada bir kere o da söylene söylene camiye geliyorsa orayı da kaybettik demektir. Geriye kaldı Dar’ül-Erkam’dan miras ev sohbetlerimiz. Onu da dini suistimal edenler aldı elimizden. Şimdi Müslümanlar bir araya gelmeye çekinir oldu.

Acaba problemli gruplarla bağlantısı var mıdır diye ilim meclislerinden korkar olduk. Bir Müslüman, gençlerle ilgilenirse tedirgin gözlerle izler olduk. Ne kendimiz gönül rahatlığıyla katılıyoruz ne de evlatlarımızı gönderebiliyoruz Dar’ül-Erkam’lara. Yetişin dostlar son mevziimiz, sohbet halkalarımız da düşmek üzere!

Mücadelemiz

İleri atılıp düşmanı kendi sahasında yenmemiz gerektiğini düşünenlerden, Twitter’da İslam düşmanlarını gündemde görünce sinirlenip gayrete gelenlere; Müslümanların ihtiyacının para olduğunu söyleyenlerden, gençlerin mühendis olması lazım diyenlere kadar herkes bir şeylerin ters gittiğinin farkında ve çözüm için çalışıyor. İşte hilal taktiğinde arada kaldığımızı hissettiğim nokta burası.

Çözüm önerilerinin çoğu düşman sahasında. Mevzilerimizi güçlendirmeye yeteri kadar çalışmadan ilerliyormuşuz gibi hissediyorum. Cami alışkanlığı kazanmadan mühendis olan gençlerin o cafcaflı dünyada ayaklarının kaymasından endişe ediyorum. İlim meclislerine uğramayanların kazandıkları paraların gönüllerine sirayet etmesinden endişe ediyorum. Sosyal medyada dünyayı kurtaracağım derken tefekkür edecek, dost meclislerine gidecek vaktin kalmamasından endişe ediyorum. Düşmanın silahıyla silahlanacağız derken elimizde halihazırda var olan daha iyisini kaybetmekten endişe ediyorum. Düşmanı kendi sahasında yenmeye çalışırken esas mevzilerimizi kaybedip arada kalmaktan endişe ediyorum. Velhasıl galip geleceğiz zannederek ilerlerken hilal taktiğine maruz kalmaktan endişe ediyorum.

Peki çare…

Önem ve öncelik sırasına göre mevzilerimizi geri kazanmalı ve yeteri kadar güçlenince emin adımlarla ilerlemeliyiz. Öncelikle bir araya gelmekten korkmamamız lazım. Her birimizin evi birer Dar’ül-Erkam olabilmeli. Kendimiz veya evlatlarımız ilim meclislerine gitmediğimizde daha hayırlı bir iş yapmadığımızı fark etmeliyiz.

Çocuklarımız evde internet başında ise rahat ama arkadaşlarıyla sohbetteyse tedirgin olmamamız lazım. Ters giden şeyler için gençliği kötülemenin alemi yok. Gençliğin kötü bir yere gittiği filan da yok. Her bebek hala aynı temiz fıtratla doğuyor. Esas problem yetişkinlerde.

Bizler çocuklara fıtratlarına uygun muamele etmediğimizden onlar doğru yoldan sapıyor. Herkesin değişebileceğine inanmamız gerekiyor. İyi veya kötü… Bir öğretmen olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki herhangi bir genci karşınıza alıp ona değer verdiğinizi hissettirdiğinizde, gözlerinin içine bakıp konuştuğunuzda mutlaka karşılığını alıyorsunuz. Sadece götürmek istediğiniz yer şu an bulunduğu yerden daha uzaksa bunu daha uzun süre yapmalısınız o kadar.

Evlerimizi şenlendirdikten sonra sıra camilere geliyor. Camileri tekrar gençlik merkezi haline getirmemiz gerekiyor. Birbirlerinin yüzlerine bakarak oynayabilecekleri, sosyalleşebilecekleri oyun mekanları olan, günaha bulaşmadan ders çalışabilecekleri kütüphanesi bulunan ve kendilerine şefkatle bakıp sıcak bir içecek ısmarlayacak büyüklerinin olduğu camiler olsa gençler camiye daha sık gelir.

Medrese ve tekkeler kapatılmış da olsa benzer şekilde çalışan dernekler kurulabilir. Cami dernekleri de bu işi çok iyi yapabilir. İhtiyacımız olan tek şey birbirimizin yüzüne muhabbetle bakabileceğimiz mekanlar. Karnı aç olanın çorba içebileceği, gönlü aç olanın sohbet edebileceği mekanlar. Doğrudan insanın zihnine ve kalbine hitap eden mekanlar. Ve sonunda yaşlı genç bütün Müslümanların bir araya geldikleri mekanlar tesis edilip sevip sevildikçe tekrardan bir ümit ışığı doğacaktır.

Rauf Enç

Muallim

7 comments

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

  • Çok güzel, faydalı bir yazı.🎯Tebrik ederim… 👏👏
    Millet olarak, “çocuk eğitimi”nin önemini anlayamadığımız için gençliği kaybediyoruz.
    Gençliği kaybedersek istikbalimizi ve nihayetinde de istiklalimizi kaybedeceğimizi bir an evvel idrak etmemiz gerekiyor millet olarak…

  • Saygıdeğer Hocam yazınızı çok okudum çok güzeldi.Hayırlı Osun ilk yazınız Kaleminize Kuvvet versin Rabbim

  • Gerçekten çok doğru noktalara değinilmiş bir yazı. Tebrik ederim şuan ki zamanı çok iyi özetlemişsiniz

  • Hocam günümüz durumunu ve çözümünü en açık ve anlaşılır şekilde açıklamışsınız. Dilinize yüreğinize sağlık. ALLAH bu yazıların daha çoklarına ulaşmasını nasip etsin.

  • Maşaallah, berakallah, bal yeme evladım hikayesi aklıma geldi, Rauf hocam yazmamışsınız sanki hayatınızı resmetmişsiniz, rabbim muvaffak eylesin, ahir ve akıbetimizi hayr eylesin.

Bizi Takip Et!