Kelâmbaz

Münazara Nedir? Nasıl Yapılmaz?

Eskiler ilmi her daim geliştirmek için birbirinden güzel usuller buldular. İlim bir nesilden sonrakilere aktarılsın diye bilenler bilmeyenlerle buluştu. Önce sohbet oldu sonra ders oldu en son sistematize olarak okula dönüştü. Bildiklerini asırlar boyunca yaşatmak için taşlara kazıdılar sonra kemiklere. Daha sonra kağıtlara yazıp birleştirdiler bunlar da gelişip kitap oldu.

Bu usullerden biri de münazara oldu. Nedir münazara? Bir mevzuda otorite sahibi birden fazla kişinin fikirlerini ve delillerini açıklayarak hakkın ortaya çıkması için yaptıkları karşılıklı konuşma. Burada iki anahtar kelime var: otorite ve hakikat. Arkadaş ortamlarında münazara yapılamamasının sebebi de bunlar. Bir mevzuda otorite olmayan insanların bir iki kitap okuyarak savunduğu fikirlerle münazara yapılamaz. Hakkın ortaya çıkması için değil de kendini haklı çıkarmak için olana münazara denmez. İnsanların körü körüne bağlı olduğu fikirleri, ilmî temele dayandırmadan, hem de ilmî zaaflarını örtmek için seslerini yükselterek savunmalarına münazara değil münakaşa denir. Münazara geleneğimizin inkişaf edip icma yani alimlerin fikir birliği gibi daha üst seviyelere çıkmasını ümit ederken, bir kaç basamak birden düşüp münakaşaya dönüştüğünü görmek ilimle meşgul olan herkesi derin üzüntülere sevk etmektedir.

Münakaşa Etme!

Münakaşa etmek bildiğimiz tartışmak demek. Karşılıklı sözlerle çekişmek demek. Peki bize onca güzel adeti miras bırakanlar bu mevzuda ne demiş? “Münakaşa etmek, dostun dostluğunu azaltır, düşmanın düşmanlığını arttırır.” Bu sözle eskilerin anlatmak istediği çok barizdi: Tartışmayın! Hiç kimseyle hiçbir zaman tartışmaya girmeyin! Sebebi bile açıklanıyordu ama yine de dayanamayıp haklılığımızdan emin olarak muhalif fikirlerle tartışmalara girildi hep. Kendimizi sevdiremediğimiz için sözümüzü dinlemeyecekleri gerçeği gözardı edildi. Münakaşa ile ne dosta faydalı olundu ne de düşmana. Sadece şeytan sevindi, insanlar hem ilimden hem de birbirinden uzaklaşınca.

Eğer sonunda karşı taraf haklı çıktıysa etraftaki insanların güveni kaybedildi. Eğer bir şekilde üste çıkıldıysa karşıdaki kişinin düşmanlığı arttı. Yani her türlü kaybedildi!

Peki ya bize sorulursa. Bizi tartışmaya çeken birileri olursa. O zaman duruma bakılır. Eğer ilmin ve insafın kokusu alınırsa sualler cevaplanır. Eğer cehlin ve inadın kokusu alınırsa uzatılmaz. Çünkü eskiler bunu da görmüş ve “Ma cevab’ül ahmaki ille’s sükût” “Ahmağa susmaktan başka verilecek cevap yoktur.” buyurmuşlar.

Kim Haklı?

Rum suresi 32. ayeti kerimesinde mealen “Her bir zümre kendi yanlarında bulunan (dinleri, fikirleri) ile sevinmektedir.” buyruldu. Yani herkes kendini doğru yolda zanneder. Hak yolun kendi bulunduğu yol olduğunu düşünür. Dolayısıyla “Ben haklıyım, doğru yoldayım. O ise yanlış yolda. Onun iyiliği için anlatıyorum.” cümleleri manasız bir hale gelir. Çünkü herkes aynı cümleyi söyler. O zaman hakikat nasıl ortaya çıkacak? Kimseye bir şey anlatılamayacak mı? Tabii ki anlatılacak lakin inat ve ısrarla değil, ilim ve insafla. Buradaki anahtar kelimeler münazara ile aynı. Otorite sayılacak kadar ilim sahibi olmak ve hakikatin ortaya çıkması için insaf ehli olmak. İmam-ı Şafî hazretleri gibi büyükler de münazaralarda hep hakikatin ortaya çıkması için çalışmak gerektiğini belirtmişlerdir. Bu iki sıfata sahip olmayanlarla ilmî bir mesele konuşmak vakit kaybıdır.

Ses yüksekliği ile ortamdaki ilmî seviye de ters orantılıdır. Herkesin, karşı tarafı dinlemeden kendi görüşünü yüksek sesle söyleyerek haklı çıkmaya çalıştığı televizyon programları bunun en güzel ispatıdır.

İster bizzat yaptığımız olsun isterse başkalarının yaptığını izlemek olsun fark etmez. Münazara olduğu zannedilen münakaşalar, hiçbir neticeye bağlayamadan üzülerek hatta sinirlenerek vakit kaybetmektir. Dostluğu azaltıp düşmanlığı arttırarak vakit kaybetmek.

Sesi yüksek olanların değil de ilim sahiplerinin, kendini doğru zannedenlerin değil de gerçekten hak yolda olanların hakim olduğu bir dünya temennisi ile…

Rauf Enç

Muallim

3 comments

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

  • Kaleminize sağlık… Konu güzel işlenmiş dolayısı ile bir yaraya da parmak basılmış. Umarım ki, bu manada mesafe katederiz. Bunlar hep ben ben demenin neticesidir…
    İbrahim İNAL

  • İlim ve insaf…inat ve ısrar…münazara ve münakaşa…Güzel Ve sıcak bir yazı, ağzınıza sağlık…

Bizi Takip Et!