Kelâmbaz

“Hangi Kitapları Okumalıyım?” Kitap Okuma Metodolojisi Üzerine Notlar

“İnsanın tekrar tekrar okuduğu, aklının demirbaşları arasında yerini alan ve hayata bakışını değiştiren kitaplar vardır; göz atıp asla baştan sona okumadığı, bir oturuşta okuyup bir hafta sonra unuttuğu kitaplar da…”

Kitaplar ve Sigaralar, George Orwell

Tüyap’a kitap fuarına gidiyorsunuz. Karşınızda yüzlerce yayıncı ve yüzbinlerce kitap. Pusulası olmayan birinin bu okyanusta boğulmaması ne derece mümkün? Ya da internette çeşitli grup ve platformlarda e-kitap arşivlerine tesadüf ediyorsunuz. Dijitalleşmeyle birlikte artık yüzbinlerce, yabancı dil de biliyorsanız milyonlarca kitaba ulaşabilirsiniz. Peki bunların arasında doğru rotayı nasıl tayin edelim?

Sebeb-i telif

Bir okuyucumdan şöyle bir mesaj aldım; “Merhabalar, kitap okuma alışkanlığım hiç yok, bu alışkanlığı kazanmak için elimden geleni yapmak istiyorum artık 30 yaşına geldim bir yaşında çocuğum var ona da iyi bir örnek olmak istiyorum, … adlı sitede bu görselde yazdığım setler indirime girmiş, sizce yeni başlayan biri için nasıl olur bunlar, ağır gelir mi?”

Sosyal medyada herkes kendi meşrebince belli grupları/sayfaları takip diyor. Benim de işim gereği üyeliklerimin bir kısmı “kitap” temalı. Yukarıdaki cümlelerin benzerlerini de buralarda sıklıkla okuyorum. Sık sık çevremden gelen “tavsiye kitap listesi” istekleri ve karşılaştığım kitap listeleri oluyor.  İşte bu arkadaşlara cevap olsun diye bu yazıya giriştim.

Uzun zamandır bu meseleyi düşünüyorum. Tanıdığım kitap kurdu, ilim yolcusu pek çok arkadaşla istişare ettim. Hocalarımdan kitaba, okumaya dair öğrendiklerimi toparlamaya çalıştım. Eski alimlerin, “ayaklı kütüphane” denilen kimselerin okuma alışkanlıkları, usullerini araştırdım. Neticede bu metodoloji denemesi ortaya çıktı. Yazıya gelen faydalı yorumlar istikametinde zaman içinde ilaveler de yapılacaktır. 

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,*
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır?

Okumaktan mana ne; kişi Hakkı bilmektir,
Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru emektir.

Tavsiye liste meselesi

Evvela şu sualleri tefekkür edelim;

  • Hangi kitapları niçin okumalı?
  • Her kitabı herkes okumalı mı?
  • Bir kitap listesine niçin ihtiyaç duyuyoruz?
  • Bir listenin faydalı olması için nasıl bir mahiyeti olmalı?
  • Bu listeler bana ne kazandırıyor/kazandıracak? 

İnternette dolaşan tavsiye kitap listelerinin en mühim problemleri, bu ve benzer suallere cevap vermeyişleri. Hiçbir izah, mütalaa, analiz barındırmayan umumi listeler…  Çoğu listenin dikkatlice incelendiğinde ya reklam ya da propaganda maksadıyla hazırlandıklarını görmek çok da zor değil.

İnternette dolaşan bu listeler ne kadar faydalı ne kadar zararlı? Zararlı yönleri varsa bundan nasıl korunmalı? Hiç sorguluyor muyuz?

Yine mesela yaz tatili için çocukların ellerine okuma listeleri veriliyor. Veliler ne kadar bu listelerdeki kitaplara hâkim? Öğretmenler ne kadarını okumuş bu kitapların?

Bazı listelerde konularına göre bir bölümlendirme yapılmış. Bu listelerde öyle kitaplar var ki, başındaki açıklamayla ve tavsiye edilen diğer eserlerle taban tabana zıt. Çoğunda yazarlar ve kitaplar tam bir bulamaç halinde sunulmuş. Bu listeler bana pilava her şeyi katarak fenomen olan adamın videolarını hatırlatıyor. Hepsi lezzetli olan yemekleri birbirine karıştırmak nasıl bir zevksizliğe sebep olabiliyorsa bu listelerin de kitap okuma heveslileri üzerindeki tesiri böyle. 

Zehir kitaplar

Okuma heveslileri, farkında olmasalar da listeyi hazırlayan kişinin çizdiği hudutlara hapsolurlar. Pek çoğu Amerika’yı yeniden keşfetmiş -daha kötüsü bazen de keşfedememiş- mütefekkirlerin birbirinin tekrarı olan yazdıklarını okurlar.

Listelerdeki bir diğer dikkat çeken nokta “herkesin gönlü olsun” mantığıyla benzer kitapların lüzumsuz şekilde konulması. Yani herhalde şöyle zannediliyor ve de işe yarıyor olacak ki, her büyük grup (camia) “bizim kitabı da tavsiye etmiş, öyleyse bu listeyi paylaşalım” diyecek.

En tehlikelisi, siyanürlü yemek gibi zihinlerin zehirlenmesine sebep olan listeler var. Bilhassa dini kitaplar kategorisiyle sunulan şekerle, çikolatayla kaplanmış zehir misali kitaplar ve müellif isimleri ilk sıralarda yer alır. Bu zehirli listeler zihnin idrak yollarını tıkayarak sizi kendi propaganda evrenine hapseder. 

Okudum bildim deme, çok taat kıldım deme,
Eri hak bilmez isen, abes yere yelmektir.

Dört kitabın manası bellidir bir elifte,
Sen elifi bilmezsin, bu nice okumaktır?

Kendi listeni oluşturmak

Netice olarak kitap okuma meselesi etrafında şekillenen en vahim yanlışlardan biri bu kitap tavsiye listelerine takılmaktır. O yüzden kim tavsiye ederse etsin bu listeleri ciddiye almamak gerekir. Bütün bunları söyledikten sonra alternatif olarak ne sunuyoruz?

Cevabım, kendi okuma alışkanlığınızı geliştirmeniz ve okuma zevkinizi arttırmanızdır. Kendi listenizi oluşturun! Başkalarının verdiği listeler, eğer o listeyi hazırlayanı tanıyorsanız, sizin için ancak bir fikir verebilir.

Siz kendi okuma zevkinizi bilmez/oluşturmazsanız, hiç kimse sizin seviyenizi, ilgilerinizi düşünerek mükemmel bir liste uzatmaz. Ya umumi bir listedir ya da sizi yönlendirmek istediği yere göre bir şeyler söyler. Bu da gayet tabiidir. Her ideoloji, her hareket kendi referanslarını tavsiye eder ve insanları bunları okumaya teşvik eder. 

Okumanın iki maksadı

Tüyap’a gidiyorsunuz. Karşınızda yüzlerce yayıncı ve binlerce kitap. Pusulası olmayan birinin bu okyanusta boğulmaması ne derece mümkün? Ya da internette çeşitli grup ve platformlarda e-kitap arşivlerine tesadüf ediyorsunuz. Dijitalleşmeyle birlikte artık on binlerce, yabancı dil de biliyorsanız milyonlarca kitaba ulaşabilirsiniz. Peki doğru rotayı nasıl tayin edelim?

Kitap temelde iki ana gaye için okunur;

İlim için; doğru bilgiye ulaşmak ve hakikati kavramaya matuf okumak.

Zevk için; hayal gücünü, tasvir kabiliyetini besleyen, edebi, ruhi zevkleri beslemek için okumak.

İşte bu iki tasnife göre yapacağımız okumaların da rotası, yönü belli olur. Evvela bir okuyucu bu sorgulamayı kendi içinde yapmalı ve zihnini türlü bulanıklıklardan kurtarmalıdır: Ben ne için okuyorum? İşte bu sualin samimi cevabına göre kendiliğinden bir rotanız oluşacaktır.

İlim içinse

İlim için, öğrenmek için okumalar yapmak mevzubahis olan ilme göre şekillenir. Son bir kaç asırda her ilme ait bilginin, bir akademik bir de popüler yayın yönü oluştu. O yüzden hangi ilim dalı olursa olsun usul konusunda yazılmış kitaplara göz atmak faydalı olur.

Her şeyden önce hedefleri belirlemek ve mantık-muhakeme bilgisini derinleştirmek önemli. Mantık ve muhakeme konusunda kendini inkişaf ettirmeyen bir kimse pusulasız yola çıkmış kimse gibidir. Selçuklu Nizamiye Medreseleri’nde de Osmanlı medreselerinde de ilk önce alet ilimleri ve mantık, muhakeme, usul ilimleri öğretilirdi. Bundan sonra füru dersleri, ihtilaflı meseleler öğrenilir, öğretilir. Bağdat Nizamiye Medresesi’nde de müderrislik (profesörlük) yapan İmam Gazali Hazretleri’nin el-Mustasfa isimli usul-u fıkh kitabının başında geçen “Mantık ilmini bilmeyenin ilmine itibar olunmaz” sözü meşhurdur.

Sosyal/beşeri ilimler ve fen ilimlerinde ise literatür sürekli eski bilgileri yanlışlayarak ilerlediği için en yeni kitapları okumak tavsiye edilir. Günümüzde yazılan bir fizik kitabı, 50 sene önce yazılmış bir fizik kitabına göre elbette daha mütekamildir.

Keyif almayı önemsemeden bilgi odaklı öğrenmekse daha akademik, referans eserleri okumayı gerektirir.

İrfan okumakla olmaz

Okumanın, öğrenmenin sınırı yoktur. İyi bir okuyucu aynı zamanda iyi bir mütefekkir demektir. Fikir dünyası da bilgisi nispetinde artacak, kuvvetlenecektir. Her insanın kendi içinde bir alemi/dünyası vardır. Bu alemi şekillendirmek bizim elimizde.

İnsan doğru bilgiye kavuştukça bu dünyada ne kadar çok şey bilmediğini anlar ve tevazusu artar. Eğer okudukları egosunu besliyor ve insanlara karşı kibirlenmesine yol açıyorsa o zaman beslenilen kaynaklarda bir problem var demektir. Hele de “benim bildiklerim doğrudur bunun dışındakiler yanlıştır”, “benim gibi düşünmeyenler cahildir, geri kafalıdır” gibi bir anlayış yobazlık alametidir.

“Herkes bildiğinin alimi, bilmediğinin cahilidir” demişler. Bu insanın kendisine karşı dürüst olmasından geçer. Dolayısıyla aydın / münevver bir insanın ilk işareti, neyi bildiğini neyi bilmediğini iyi ölçebilmesinden anlaşılır. Çoğu zaman cahilliğinin farkında olan bir köylü, üç beş kitap okumakla kendini bir şey zanneden insandan daha aydındır. Bu farkındalığı sayesinde, hayat tecrübelerinden ibretler alarak irfan sahibi olduğu görülür.

Yunus Emre Hazretlerinin dediği gibi; “Okumaktan maksat kendini, haddini bilmek, hakkı-hakikati öğrenmektir. Okuyup bunu bilmiyorsan okuduğun kuru-yavan ekmektir. Okuyunca da bildim-oldum deme, diyorsan olmamışsın demektir. Dört kitabın manası elifte bellidir. [Elif tasavvufta Allahü tealanın zâtını; var ve bir olduğunu sembolize eder.] Elif’in manası ne diye sorarsan, bir gönüle girmektir.”

Hadis-i şerifte  “Bir Müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır.” buyruluyor. Gönül insan ruhunun merkezi olup nazargâh-ı ilahidir.

Dolayısıyla esas olan bir insanın okuduğu eser onu olgunlaştırmalı, numune bir insana dönüştürmeli, iyi huy ve davranışlara sebep olmalı. Böylece gönüllere dokunan bir okur olur. 

Kimin varsa bilgisi, aklı, temyizi,
aziz tutar ilim ve akıl sahibini.

Not: Yazı 2 aydan fazla bir zamandır taslakta bekliyordu. Her teşebbüsümde aklıma yeni başlıklar, faklı cihetlerden meseleyi ele alma düşüncesi oluştu. Baktım sonu yok. Zira işin bir okuyucu boyutu bir de yazar boyutu var.

Ali Tüfekçi

Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Sosyal ilimlere; tarih, sosyoloji, psikoloji ve İslami ilimlere meraklı.
DailySabah Culture&Arts yazarı. Kelambaz editörü.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!