Kelâmbaz

Bir Türk Geleneği Olarak İlmihaller ve Ni’met-i İslam

Bilindiği üzere İslam dininin temel kaynakları Arabîdir. Arabî, Kuran-ı Kerim’in, hadis-i şeriflerin, kadim ulemanın kitaplarının ve daha nice İslam eserlerinin lisanıdır. Fakat Cenab-ı Hak bu mukaddes dinin sadece bu lisanı bilenler arasında değil, “Tebliğ ve Cihad emri” ile bütün dünyaya yayılmasını murad etmiştir.

Bu mühim emir sayesinde İslam diniyle tanışan Türkler, kendi inanç ve kültürleriyle bağdaştığı için Müslüman olmakta zorluk çekmedi. Her ne kadar Türk milletine mefkure olarak muvafık bir dinse de lisan olarak Türkçe, Arapçadan tamamen farklıydı. Koca koca tefsir kitapları, onlarca cilt hadis külliyatları Türkler için pratik kitaplar değildi. Dinin hızlı bir şekilde öğrenilmesine fayda sağlamıyordu. Ancak senelerce Arapça öğrenen ve bu kitapları anlayıp vaaz eden alimler etrafında toplanılırsa bu din yaşanabilirdi. Fakat her zaman bu alimler de bulunamayabilirdi.

Bu zaruretten dolayı alimler ilmihal adı verilen kitapları hazırladılar. Böylelikle bu eserler Türkler arasında neşvünema buldu. Bu ilmihal kitaplarının içerisinde detaylı Arapça gramer kaideleri yer almaz. Bildirilen hadisin senedindeki ravinin kritiği gibi derin ilmî mevzular yoktur. Çünkü bu ilmihaller avam denilen halk için yazılmıştır. İlim ehlini, modern tabirle akademiyi, ilgilendiren bu tip mevzular, halk için pek de faydalı değildir. Bu derin mevzulara merakı olanlar medreselere gider, öğrenir. Fakat tüccar, ev hanımı, çiftçi, ve diğer zanaat ehli çalışan kesimden olup dinini temel seviyede öğrenip, İslâmî bir caddede yaşamak isteyenlerin yardımına ilmihaller yetişir. İşte ilmihaller, böyle insanlar için ab-ı hayat mesabesindedir.

İlmihal kitaplarının içinde; kısaca itikad esasları, abdest, gusül, teyemmüm, namaz, oruç, zekat, hac, nikah, talak, kurban… vesaire gibi daha çok bir Müslümanın günlük hayatında karşılaşabileceği hallere cevap veren bahisler vardır. İlm-i hal zaten bu demektir. Günlük hallerin, vaziyetlerin ilmi. Bir Müslüman sağlam bir ilmihal okursa itikadını düzeltir, amellerini de dine tam olarak uydurur. Böylelikle senelerce Arapça öğrenmek külfetinden kurtularak Cenabı hakkın razı olduğu şekilde ömrünü devam ettirir.

Bu ilmihaller sayesinde İslamiyet’i sahih bir şekilde yaşayanların başında Osmanlılar gelir. En meşhur ilmihallerden Mızraklı ilmihal, Huccetü’l İslam ilmihali, Birgivi Vasiyyetnamesi, Dürr-i Yekta şerhi, Ey Oğul İlmihali,…Ve daha başka, farklı dillerde de yazılmış ilmihaller, devletin her köşesine yayılmıştır. Asırlarca hem halk arasında hem de mekteplerde okunagelmiştir. Bunlardan genişçe yazılanlar arasında Mecmua-i Zühdiyye ve Ni’met-i İslam ilmihali sayılabilir.

Kitabın kapağı; Ni’met-i İslam Mehmed Zihni (Çamlıca Yayınevi-Nadir Eserler Kitaplığı)

Fakih Padişah

Basit bir fıkıh metni olan Nuru’l İzah, Allame Şürünbülali tarafından yazılmıştır. Bu kitaba yine kendisi bir şerh yazmış ve Merakiyyü’l Felah adını vermiştir. Dürrü’l Muhtar kitabına yaptığı hâşiyesiyle bilinen Seyyid Ahmed Tahtavi, Merakiyyü’l Felah’a da bir haşiye yazmıştır. İşte bahsettiğimiz Nimet-i İslam kitabı, bu haşiyenin Türkçeye şerhli tercümesidir.

Bu kitabı, gençliğinde Fatih Medreselerindeki derslere devam eden son sultan Vahideddin Han hazırladığı rivayet olunur. Fakat bulunduğu siyasi statü sebebiyle kendi ismi ile değil, hocası Mehmed Zihnî Efendi’nin ismiyle basılmıştır.

Gerçekten Sultan Vahideddin Han’ın fıkıh ihtisasıyla alakalı pek çok rivayetler bulunmaktadır. Onun Mabeyn katibi Ali Fuad Türkgeldi “Görüp İşittiklerim” adlı hatıralarında, bu husustaki bilgileri aktarmaktadır. Seyyid Abdülhakîm Efendi de onun bir fıkıh alimi olduğunu söylemektedir. Yine son şeyhülislamlardan Mustafa Sabri Efendi, muhtelif fıkhî meseleleri onunla mütalaa ettiğini ve karşısında ter döktüğünü söyler.

Nitekim kızı Sabiha Sultan hatıralarında “Babam kendi arzu ve hevesiyle, ilmin her noktasına imkân derecesinde çalışmış, hatta Fatih Medresesinde gizli olarak ilm-i kelam, fıkıh, tefsir-i Kur’ân ve hadîs-i nebeviyi bilhassa tahsil etmiştir…” demektedir.

Aynı zamanda Nakşî-Halidî koluna bağlı bir sufî olan padişah, Gümüşhanevî tekkesine intisaplıdır. Ömer Ziyaüddin Dağıstanî’nin sohbetlerinde bulunmuştur.

Bir Başucu Kitabı

Nimet-i islam cüz cüz basılmış, sonra hepsi toplanarak kitap haline getirilmiştir. Kitap oldukça hacimli olup 1520 sayfadır. Başında her ilmihalde bulunduğu gibi itikad bahsi bulunur. Sonra namaz, oruç, zekat, hac ve sair bahisler ile devam eder. Fakat bu kitabı diğer ilmihallerden ayıran hususiyeti, ibadat (ibadetler) bahsinin çok geniş olmasıdır. Kitab, merhum mütercim tarafından da ilaveler yapılarak kemale gelmiştir. Zikredilen malumatın çoğu, hangi kitapta geçiyorsa yazılmış, delilleri bildirilmiştir. Böylelikle kitabın ilmî hüviyeti daha da artmıştır. Huzur Yayınevi’nin latinize ettiği nüshanın başında “İslam’ın en büyük ilmihal kitabı” ibaresi yer alır.

Kitabın asıl metnini Çamlıca Yayınevi’nin Nadir Eserler Kitaplığı neşretmektedir. Kapak ve sayfa kalitesi fevkalade güzel olmakla beraber fiyatı bir talebe için biraz tuzlu. İlk defa Salah Bilici Yayınevi tarafından latinize edilmiştir. Fakat aslı ile beraber yaptığımız okumalarda çok hatalar bulduk. Ayrıca aslında geçip de latinizesinde bulunmayan bazı mühim mevzuların eksikliği de dikkatlerden kaçmamıştır. Bu yüzden Huzur Yayınevi’nin bastırdığı nüshayı ehven gördük ve okumamıza bu nüshadan devam ettik. Okumamız bittikten sonra bulduğumuz tashihleri yayınevine bildirmeyi, yaptıkları bu mühim hizmette bizim de payımızın olmasını istiyoruz.

Kitabın lisanı, günümüz Türkçesine göre pek kolay değildir. Hatta dinî ıstılahlara hâkim olmayanlar için zor denebilir. Hele okuyucunun zihni, modern (!) eğitim sisteminin tesiriyle hımbıllaşmışsa o zaman kitabı anlaması için hususi vakit ayırmalıdır.

Evvela kitabın cümlelerini çözüp bundan sonra kitabın anlatmak istediği meseleye geçebilir. Bu keyfiyet de kitabın okunmasını zorlaştırır. Burada suçlu kitap değil, maalesef modern eğitim sisteminin her bakımdan kuraklaştırdığı zihinlerimizdir. Çünkü kitap, devrinin ikinci sınıf rüşdiye (ortaokul) talebeleri için yazılmıştır. Ki bu da yaklaşık 13-14 yaşlarına tekabül eder. Osmanlılarda bu yaşlardaki gençlerin okuyup amel ettiği kitabı, devrimizin hoca geçinenlerinin anlamaktan aciz olması, ayrıca trajikomik bir hadisedir. Buradan da bir Osmanlı gencinin sahip olduğu ilmi müktesebatın genişliği anlaşılmaktadır.

Kitabın ilk sayfası
Kitabın ilk sayfasından, kitabın rüşdiye mekteplerinin (ortaokulların) ikinci senelerine mahsus olduğunu belirten not

Bunca menfi ahvale rağmen yazarının sâlih ve ihlaslı bir zat olması hasebiyle kitap ellerden düşmemiş, dinî ilimlerle meşgul olan çoğu müslümanları tenvir etmiş ve hâlâ etmektedir.

Kitaptan Birkaç Misal

Hazreti peygamber beyan buyurmuşlardır ki : İman – Allaha ve meleklere ve kitaplara ve peygamberlere ve ahirete ve kadere inanmakdır. Peygamberimiz efendimiz hazretleri imanı böyle ta’rif buyurmuş olduğundan bunlar (erkan-ı iman)dır. İman ve İslam bunlarsız olmaz.

Cemaat çoğalıb saflar hasıl oldukda tertib-i sufuf[safların tertibi] şöyle olur. Evvela erkekler, sonra erkek çocuklar, daha sonra kadınlar saf olur.

İmam onlara bunu emir ve işaret eder. Sık durub açık yer bırakmamalarını ve doğru ve dürüst durmalarını söyler ki bunlar sünen-i sufûfdandır.

Kitabu’z-zekat

Kitabu’z-zekat

(Zekat) bir ibadet-i maliyye-i seneviyyedir ki ağniya-i müsliminin seneden seneye mallarının kırkda birini fukara-i müslimine vermelerinden ibaretdir.

Ahkam-ı Iydeyn

Ahkam-ı Iydeyn

(Iydeyn) lafzı bayram manasına olan ıydın tesniyesidir [İkilemesidir]. Biri fıtr diğeri adha olmak üzre senede iki bayram vardır. Onların ikisinin birden vacibat [vacipler] ve mendubatı [mendubları] gibi ahkam-ı şer’iyyesinin beyanı kasd olunarak (ahkam-ı ıydeyn) denilmişdir.

Iyd tesmiyesi [ıyd isimlendirmesi] cenab-ı hakkın o gün mü’min kullarına dinî ve dünyevî avaid-i ihsanı olduğuna veyahud tekrar ferah ve meserret [sevinç] ile tefe’ül-i avdetine [bereketli, uğurlu dönüşüne] mebnidir [binaen bu isim verilmiştir].

Vakti geçmek ve imama yetişememek suretiyle salat-ı ıyd kendisini fevt eden kimse onu kaza edemez ve münferiden kılamaz. Dilerse döner gider ve dilerse nafile kılar. Efdal dört rekat kılmakdır ki onun için salat-ı duha olmuş olur.

Kaynaklar

1-Ni’met-i İslam ( Osmanlıca aslı), Çamlıca Yayınevi Nadir Eserler Kitaplığı

2- Ni’met-i İslam Büyük İslam İlmihali, Huzur Yayınevi b.2008

3- Hayatı ve Hatıralarıyla Seyyid Abdülhakîm Arvasi, Ekrem Buğra Ekinci, Arı Sanat Yay. b.2016

4- Sabiha Sultanın Hatıraları (1941) “ Babama Aid İntiba ve Hatıralarım” [Aktaran: M.Bardakçı, Şahbaba, İnkılap yay. 2006, Belge:20 sf. 491-496]

Tavsiye yazılar;

  • Mehmet Zihni Efendi’nin hazırlamış olduğu Elgâz-ı Fıkhiyye isimli fıkıh bilmeceleri kitabı
  • Sultan II. Abdülhamid Han tarafından Osmanlı coğrafyasında en ücra köşelere kadar ulaştırılan Mızraklı İlmihal
  • 19. asırda yazılan güzîde ilm-i hâl kitâbı olan Dürr-i Yektâ (Eşsiz İnci) kitabı
Avatar

Erdem Üçbinli

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!