Kelâmbaz

Aydınlanma Entelektüellerinin Gözünden Muhammed Aleyhisselam Tasviri

“Muhammed: Avrupa Aydınlanmasının Ruhbanlık Karşıtı Kahramanı”

Bu yazı 1 Nisan 2019’da dijital fikir dergilerinden aeon.co isimli sitede yayımlanmış olup yazının orijinaline aşağıdaki link vasıtasıyla ulaşılabilir. Yazı, Nantes Üniversitesi profesörlerinden John Tolan’a aittir. Yazının tercümesini, okurlarımızın dikkatine arz ederiz. Köşeli parantez dâhilindeki açıklamalar tercümana aittir. Yazıdaki fikirler John Tolan’a ait olup yazıda İslam akidesi ile bağdaşmayan noktalarda tercüman notu ilave etmekle iktifa ettim, çeviri metninde yazının aslına sadık kaldım. Yazı; Avrupa’nın önde gelen düşünürlerinin hatalarla dolu olan Kur’an tercümelerinden de olsa tebliğini okudukları Muhammed Aleyhisselam’a hayran kalmaları ve onun yüksekliğini kabul etmeleri bakımından şayan-ı dikkat görmüş ve bu düşünceyle tercüme edilmiştir.

https://aeon.co/ideas/muhammad-an-anticlerical-hero-of-the-european-enlightenment (29 Kasım 2020 itibariyle link çalışır vaziyettedir.)

16. asırda Kur’an’ı [Mushaf-ı Şerif] neşretmek ve onun tercümelerinin teminini sağlamak, inançlı Hristiyanların zihnini karıştıracağından ve onlardan bir kısmının aklını çeleceğinden, tehlikeli bir teşebbüstü. Bu, en azından, 1542’de Protestan bir şehir olan Basel’in, Kur’an-ı Kerim’in Latince bir tercümesini yayımlamak isteyen mahalli bir matbaacıyı kısa bir süreliğine hapseden belediye meclisi azalarının görüşüydü. Protestan reformist Martin Luther, bu projeyi kurtarmak üzere müdahale etti: “Türk’le mücadele etmek” için diyordu Luther, “Muhammed’in yalanlarını” ifşa ederek herkesin görmesini sağlamaktan daha iyi bir yol yoktu.

Neticede, 1543’teki neşriyat, Kur’an’ı Avrupalı entelektüellerin istifadesine sundu. Bunların çoğu Kur’an-ı Kerim’i, daha iyi anlamak ve “İslamiyet ile daha iyi mücadele etmek” için çalıştılar. Bununla beraber Kur’an-ı Kerim’i, Hristiyanlık doktrinini sorgulamak üzere okuyanlar da vardı. Katalonyalı polymath [çok ilim sahasında bilgi sahibi, hezarfen] ve din adamı Michael Servetus yazdığı anti-teslisçi risalesinde (Christianismi Restitutio, 1553) kullanacağı birçok Kur’ânî argüman bulmuştu. Bu risalesinde Muhammed Aleyhisselam’ı, Hristiyan din adamlarının sapkın ve akıl dışı Trinity [teslis] doktrini ile tahrif ettikleri, saf Monoteizm’e [tek bir yaratıcıya, ilaha inanış; tevhid] dönmeyi va’z eden en hakiki reformist olarak isimlendirmiştir. Servetus, küfür [Hristiyan din adamları nazarında] teşkil eden bu fikirlerini yayımladıktan sonra, Viyana’da Katolik Engizisyonu tarafından mahkûm edilmiş ve nihayet Calvin’in Cenevre’sinde kitaplarıyla birlikte yakılmıştır.

Michael Servetus

Avrupa aydınlanması sırasında birçok yazar, Servetus’a benzer minvalde, Muhammed’i [Aleyhisselam] anti-teslisçi bir kahraman olarak takdim etmiştir. Bunlardan bazısı İslam’ı; felsefi deizme yakın olacak şekilde, tek tanrı inancının saf formu; Kur’an’ı ise Yaratıcı’ya yazılmış rasyonel bir methiye, coşkun bir zafer nidası olarak görüyordu. 1734 senesinde George Sale, Kur’an’ın yeni bir İngilizce çevirisini neşretti. Giriş kısmında, İslam’ın erken devrinin bir tarihçesini veriyor ve Peygamber’i (aleyhisselam) erken devir Hristiyanlarının hurafe inançlarını ve tatbikatlarını [sonradan uydurulmuş ibadetlerini, ameliyelerini], mesela azizlere ve kutsal emanetlere tapınmayı defeden, yozlaşmış ve açgözlü rahipler sınıfını bozan, ruhbanlık karşıtı, put kıran bir reformist olarak idealize ediyordu

Sale’in tercümesi, İngiltere’de yaygın şekilde okunuyor ve takdir ediliyordu. Birçok okuyucusunun nazarında, Muhammed [Aleyhisselam] kilise karşıtı cumhuriyetçiliğin sembol şahsiyeti hâline gelmişti. Tercüme, İngiltere dışında da tesirliydi. Birleşik Devletler kurucu babalarından Thomas Jefferson 1765’te Williamsburg’deki bir kitapçıdan bir nüsha satın almış ve Kur’an ona mezhepleri aşan felsefi deizm telakkisinin idrakinde yardımcı olmuştu. (Thomas Jefferson’a ait bu nüsha, Kongre kütüphanesinde tutulmakta ve 2007 senesinde Keith Ellison’ın yemininden itibaren Müslüman meclis üyelerinin kongre yeminleri için kullanılmaktadır.) Almanya’da ise Johann Wolfgang von Goethe; Sale’in versiyonunun bir tercümesini okumuş ve bu kitap onun, Muhammed’in [Aleyhisselam] vahiy sahibi bir şair ve numune bir peygamber olduğuna dair gitgide kuvvetlenen anlayışına renk vermiştir [anlayışına şekil ve istikamet vermiştir].

[Tercümanın notu: Biz Müslümanlar Kur’an’ı Peygamber Aleyhisselam’ın sözü olarak değil, kelâm-ı ilâhî olarak bildiğimiz için Resûlullâh’ı şair olarak bilmeyiz. Bizzat Kur’ân-ı Kerîm bize bunu haber vermektedir. O bir şair değil fakat Allahü Teâlâ’nın resulüydü.

Fransa’da, Voltaire de Sale’in tercümesini hayranlıkla zikredenlerdendi. Dünya tarihine dair Essai Sur Les Mœurs Et L’esprit Des Nations (1756) isimli eserinde, Muhammed’i [Aleyhisselam]; hurafeleri ortadan kaldıran, yoldan çıkmış ve yozlaşmış ruhban sınıfının kuvvetini yok eden ilham sahibi bir reformist olarak tasvir ediyordu.

[Tercümanın notu: Aynı Voltaire’in Muhammed Aleyhisselam’a çirkin taarruzları da vardır.]

18. asrın sonunda, Britanya Whig Partisi üyesi Edward Gibbon (ki doyumsuz bir Sale ve Voltaire okuruydu) The History of the Decline and Fall of the Roman Empire (1776-1789) isimli eserinde Peygamber’i [Aleyhisselam] coşkulu ve hararetli sözlerle takdim ediyordu:

“Mahomet’in akidesi şek ve şüphe, müphem ve muğlaklıktan âri idi. Kur’an, Tanrı’nın birliğinin aziz ve muhteşem bir delilidir. Mekke’nin [yani Mekke’de ortaya çıkmış] Peygamberi [Aleyhisselam], ‘Doğan ve yükselen ne varsa o mutlaka zeval bulur ve batar, doğan [dünyaya gelen] ne varsa o mutlaka ölür, bozulabilecek ne varsa o çürür ve helak olur.’ aklî kaidesine istinaden putlara ve insanlara, yıldızlara ve gezegenlere tapmayı reddetti. Kâinatın yaratıcısında [Kâinatın yaratıcısı olarak]; onun aklî şevki, aklımıza gelebilecek en gizli düşüncelerdeki şekil ve mekânlardan, misal, suret ve teşbihlerden münezzeh, kendisinden ahlakî ve zihnî bütün mükemmeliyeti aldığı, kendi mahiyetinin [tabiatının, varlığının] vücûbu (ilzâmı, gerekliliği) ile var olan nihayetsiz ve ebedî [sonsuz] bir varlığı buldu [ona teslim oldu] ve ona taptı. Filozof bir deist, Muhammedîlerin popüler akidesine katılabilir [tâbi olabilir]: O akide ki bizim mevcut fakültelerimiz (fakültelerdeki fikir adamlarımız) için belki de fazla haşmetli ve yüce.”

Fakat belki de Peygamberi en samimi şekilde dikkate alan, Claude-Étienne Savary’nin 1783’te yaptığı tercümeyi okuduktan sonra kendisini “Yeni Muhammed” olarak lanse eden Napoleon Bonaparte idi.

[Tercümanın notu: Bonaparte, Hazret-i Peygamber’den etkilenmekle beraber, abartılı tavırlarının Mısır’ı işgali sırasında Müslümanların aklını çelmeye mebni olduğunu düşünenler de vardır.]

Napoleon Bonaparte

Savary, tercümesini Mısır’da yaptı. Orada, Arap lisanının mûsikisi [lisanın ahengi ve letafeti] ile kuşatılmış bir vaziyetteyken Arabî bir metnin güzelliğini Fransızcaya tercüme etmeye gayret etti. Sale gibi Savary de Muhammed’i [Aleyhisselam] “muazzam” ve “fevkalade” bir insan, savaş meydanında bir “dâhi”, mensupları arasında sadakati ilham etmeyi bilen bir adam olarak takdim eden uzun bir giriş yazdı. Napoleon, bu tercümeyi, kendisini 1798’de Mısır’a götüren gemide okudu. Peygamberi, dâhi bir general ve hakîm bir kanun koyucu olarak resmeden Savary’nin portresinden ilham alarak “Yeni Muhammed” olmaya talip oldu ve Kahire ulemasının kendisini ve Fransız askerleri Mısır’ı Osmanlı sultasından kurtarmaya gelen İslam’ın dostları olarak görmesini ümit etti. Hatta kendisinin Mısır’a gelişinin Kuran’da haber verildiğini dahi iddia etti.

[Tercümanın notu: Bonaparte, hayalinde kendisini bu rolde görmüş veya savaş ve taktik icabı bu tavrı sergilemiş olabilir.]

Napoleon’un; İslam’ı saf [ve salt] monoteizm olarak gören, oldukça idealize, kitabî, aydınlanmacı bir İslam anlayışı vardı. Aslında Mısır seferinin hüsranla neticelenmesi, kısmen kendi İslam anlayışı ile Kahire ulemasının dininin birbirinden çok farklı olması sebebiyleydi. Bununla birlikte kendisini “Yeni Muhammed” olarak görmekte yalnız değildi: Goethe; iştiyakla, imparatoru [Bonaparte’ı], Dünya’nın Muhammed’i (‘Mahomet der Welt’) olarak ilan etti ve Fransız yazar Victor Hugo, imparatoru “Batı’nın Muhammed’i” (‘Mahomet d’occident’) olarak tasvir etti. Napoleon’un kendisi, ahir ömründe, Saint Helena adasında sürgünken ve mağlubiyeti hakkında uzun uzun düşündüğü sırada Muhammed [Aleyhisselam] hakkında yazdı ve onun mirasını “tarihin seyrini değiştiren muazzam insan” olarak müdafaa etti. Napoleon’un Muhammed [aleyhisselam] tasavvuru; fatih ve kanun koyucu, mukni [ikna edici, güçlü] ve karizmatik yönleriyle Napoleon’a benziyordu fakat öyle bir Napoleon ki çok daha muvaffak (başarılı, galip) ve Güney Atlantik’te rüzgârlı, soğuk bir adaya hiçbir zaman sürülmemiş bir Napoleon…

Muhammed’in [Aleyhisselam] dünyanın en muazzam kanun koyucularından biri olduğu fikri 20. asırda da devam etti. Alman asıllı Amerikan heykeltıraş Adolph A. Weinman, Amerikan Yüksek Mahkemesinin ana meclis salonunda duran 1935 tarihli frizinde, Muhammed’i [Aleyhisselam] 18 kanun koyucu arasında resmetmiştir. Birçok Avrupalı Hristiyan, mensubu oldukları kiliseleri, Muhammed’in [Aleyhisselam] hususi olarak Müslümanların peygamberi olduğunu tasdike çağırdı. Katolik İslam bilginlerinden [araştırmacılarından] Louis Massignon ve Hans Küng veya İskoç Protestanlarından İslam bilgini (araştırmacısı) William Montgomery Watt’a göre böylesine bir tanıma, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında yapıcı ve barışçı diyalogun teşviki için en iyi yoldu.

[Tercümanın notu: Biz Müslümanlar; Resûlullâh’ın, kıyamete kadar bütün zaman ve beldelerin halklarına peygamber olarak gönderildiğine inanırız. Bu bakımdan yazıda zikredilen diyaloğun teklif edildiği şekilde gerçekleşmesi İslam akidesi ile bağdaşmaz.] [Yazının devamında son paragrafta yazar, günümüz çatışma ortamında Batılı aşırı sağcılar tarafından propagandası yapılan negatif Müslüman ve Muhammed Aleyhisselam portrelerinden ve radikal Müslümanların menfi hareketlerinden bahsedip Muhammed Aleyhisselam’ın sıhhatli bir şekilde tanınamadığını ifade etmektedir. Yazının yukarıdaki kısmıyla doğrudan bir alakası olmaması sebebiyle çeviri burada sonlandırılmıştır.]

Yazarın Bazı Yazıları

Şu Üniversite Meselesi

Türkçe Tercüme İşkencesi

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!