Kelâmbaz

“Ayasofya Minareleri Nasıl Kurtarıldı?” İbrahim Hakkı Konyalı

Statüsü değiştirilen Ayasofya artık cami olarak kullanılmaya başlandı. Bu değişiklik vakıflar hukukuna olan aykırılık sebebiyle yapılmıştı. Zannedildiği gibi 500 yıl öncesine bir dönüş değil 86 yıl evvel yapılan bir yanlışın telafisiydi.

Tarihte ihtilallerin ilk hızıyla bazı haksız işler, sert uygulamalar yapılmıştır. İhtilallerin hukuku her zaman başkadır. Zamanla normale dönüş başlar. Fransız ihtilalinin ilk taşkınlıklarını, birkaç sene sonra Napolyon dizginlemişti. SSCB’nin aşırılıkları, 70 sene sonra Gorbaçov ve Yeltsin tarafından silinmeye çalışıldı. Bugün dünya devletlerinin pek çoğu 70-80 hatta 100 yıl önceki kanun ve uygulamalarını değiştirmektedir.

Ayasofya’nın Cami olması da böyledir. Yapılan şey inkılabın hızıyla uygulanan bir tenakuzun düzeltilmesinden ibarettir. Zira bir taraftan vakıflar kanunuyla tarihi eserler bulundukları hal göre kullanıma açılmıştı. Diğer taraftan bu kanuna aykırı bir kararnameyle bir vakıf eseri olan Ayasofya müzeleştirilmişti. Halbuki hem tapusunda hem de vakıf senedinde cami olarak kayıtlıydı.

Her devirde kraldan çok kralcılar olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında da çeşitli kimseler cumhuriyetçiliğin dozunu kaçırmış ve Osmanlı’ya dair geçmişi tamamen yok etme yoluna gitmişlerdi. İstanbul başta olmak üzere Osmanlı bakiyesi pek çok eser bu uygulamalarla yüzleşti. Sadece müslümanların değil gayri müslimlerin vakıfları da zarar gördü. Vakıf eserlerin başına gelen bu tasfiyeler ayrı bir yazı konusu.

Bu yanlış politikalar uygulanırken eserlerin kıymetini bilenler, çeşitli bahane ve yollarla kurtarmaya çalışıyorlardı. Bu noktada başarılı isimlerin başında bir sanat tarihçisi, yazar ve kitabet uzmanı olan İbrahim Hakkı Konyalı gelir.

İbrahim Hakkı Konyalı
İbrahim Hakkı Konyalı (1896-1984)

1896 Konya doğumlu İbrahim Bey’in, şeceresi Anadolu Selçuklu hanedanına dayanıyor. Sultan Hamid devrinde rüşdiye (lise) akabinde, medrese (üniversite) eğitimi aldı. Büyük İslam alimi Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname adlı meşhur kitabının tesirinde kalarak Hakkı ismini de benimsedi. I. Dünya Savaşı zamanında açılan Şimendifer(tren-lokomotif) Mektebi’ni bitirerek ilk demiryolu mütehassıslarından oldu.

İlk devlet görevi olarak istasyon müdürlüğü yapan İbrahim Hakkı Bey, sonra bir müddet Türkçe muallimi oldu. Ardından İstanbul Meşihat Dairesi’nde ders vekâleti halifeliği yaptı. Başbakanlık Arşivi, Askerî Müze ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak görev aldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi’nin kuruluşunda büyük payı vardı.

“Ayasofya Minarelerini Nasıl Kurtardım”

Yazı hayatına da atılan Konyalı dönemin pek çok yayın organında yazarlık yaptı. Gazete ve dergilerde ağırlıklı olarak tarih yazıları hazırlıyordu. Bir dönem kendi dergisini de çıkaran Konyalı, 1986’da vefat ettiğinde yakın tarihin tanınmış simaları arasında yerini aldı.

Tarihi eserlere yaptığı pek çok hizmetin başında Ayasofya’yı yıkılmaktan kurtarması gelir. O dönemde yaptıkları onu daha önemli hale getirdi.

Konyalı tarih şuuru çok kuvvetli bir yazar. Tarihi eserler; kitaplar, kitabeler, abideler kısacası tarihe mâl olmuş her eser için yüksek hassasiyet sahibi. Bundan dolayı da yapılan yanlış uygulamaları eleştirmekten çekinmemişti.

Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi esnasındaki yanlış uygulamaları da yazarak tarihe not düştü. 20 Kasım 1977’de “Ayasofya Minarelerini Nasıl Kurtardım” başlıklı üç gün süren yazı dizisinde, 1936’da yaşanan üzücü bir hadiseden bahsediyor.

Burada Ayasofya minarelerinin şifahi (sözlü) emirle yıkılmasına karar verildiği, verdiği direktifle hazırlanan bir raporla minarelerin ve binanın nasıl kurtulduğunu anlatmıştır. Konyalı diyor ki;

“Bir gün İstanbul Müzeler Müdürü Kemal Akan bana geldi, iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Hayretler içinde kaldım… Kemal Bey’in böyle ağlaması için çok önemli bir sebep olmalıydı. Nedir, ne oldu? diye sordum. Yıktılar, bu gece yıktılar! Sülün gibi minareyi bir gecede yerle bir ettiler dedi ve kırık bir sesle devam etti:

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Aziz Oğan, evvelki gün beni çağırdı. ‘Ayasofyaların Büyük ve Küçük Ayasofya minarelerini yıkacağız’ dedi. Dün gece sabaha kadar Kadırga civarındaki (Eski ismi Aya Sergios ve Bachos) Küçük Ayasofya Camii’nin şerefe altı istilastikli, muntazam kesme taşlarla yapılmış Türk mimarisinin şaheser bir örneği olan minaresi temeline kadar yıkıldı yok oldu. [Uzun zaman minaresiz kalan Küçük Ayasofya’nın şimdiki minaresi 1955 yılında Adnan Menderes’in döneminde yeniden yaptırıldı.]

Bu gece de Büyük Ayasofya’nın minareleri yıkılacak!’ Kemal Altan’ın yanan kalbine teselli suyu serptim. Otur dedim. Büyük Ayasofya’nın minarelerini yıkamazlar. Bir rapor hazırlayalım. Ben söyleyeceğim, sen yaz.”

Hazırladığı raporda ilgili makamlara Ayasofya’nın yapılış tarihini, binanın gördüğü depremlerden aldığı hasarları, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde yapılan tadilat çalışmalarını, Mimar Sinan başta olmak üzere binaya yapılan takviye payandalarını ve minarelerinin önemini anlatıyor.

Raporun detaylarını veren Konyalı, sonuç kısmını; “Şimdi bu ihtiyar mabedin yaşı daha da ilerlemiştir. Minareler, ana kubbenin dayandığı son payandalardır. Eğer minareler yıkılacak olursa, kubbe tamamıyla yere serilecektir. Ve tetikte bekleyen Hıristiyanlık âlemi de Türkler Ayasofya’yı yıktılar diye feryadı basacaktır. Kemal Altan bey, bu raporu ilgililere verdi ve minarelerin yıkılmasından vazgeçildi.” Diyerek yazısını bitiren Konyalı Ayasofya’nın başına gelen bu büyük bir tehlikeyi tarihe not düşmüştür.

Bir Dönem Odun Deposuydu

İbrahim Hakkı Bey, Ayasofya minarelerinin başına gelenler yalnız bununla sınırlı kalmadığını bir başka eserinde anlatıyor. Abideleri ve Kitabeleri ile Üsküdar Tarihi kitabında minarelerin tapularının satıldığını ve odun deposu yapıldığını öğreniyoruz:

“… Ölü soyucu Vakıflar İdaresi’nin en korkunç cinayeti ise; Fatih’in kıyamete kadar cami olarak kullanılmak üzere vakıf ettiği Ayasofya’nın minaresinin altı tapu senedi ile şekerci Ali ustaya satılmasıdır. Burası ustanın odun deposu idi. Minarenin altından her gün dükkânına odun taşıtır, şeker yapardı. Vakıflar Genel Müdürlüğü minarenin altına büyük bir para ödeyerek satın almıştır. Kanuni’nin Süleymaniye’deki hamamı da satılmış mahvedilmiştir. Uyuşuk ve mirasyedi nesil, hala yuttuğu afyonun kâbusu altındadır…” (C.II, sf.447)

Hizmetleri Yalnız Bu Kadar Değil

İbrahim Hakkı Konyalı’nın tarihi eserlerin korunması için yaptıkları yalnız bu kadarla sınırlı değildir. Piri Reis haritalarını ilk o bulmuş ve yayınlanmasını sağlamıştı. Bulgaristan’a satılan Osmanlı arşiv belgeleriyle ilgili ilk haberi yazarak durumdan kamuoyunu haberdar etti. Ardından bu evrakın bir kısmının geri alınmasını temin etti.

Harbiye Askeri Müzesinin kuruluşundaki çalışmalarda en büyük pay sahibiydi. Burada tarihi Mehter’in de kurulmasını sağladı. Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesinde yaptığı hizmetler başta olmak üzere pek çok konuda tarihi eserlerin keşfedilmesi, korunması ve kurtarılması için gayret sarf etmişti.

Hayatı boyunca topladığı belge, fotoğraf ve yazılı basınla ilgili dokümanları, İstanbul Üsküdar’da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1979’da kurulan İbrahim Hakkı Konyalı Vakıf Kütüphanesi ve Arşivi’ne bağışladı.

İbrahim Hakkı Konyalı, Kültür Bakanlığı Yüksek Hizmet ödülü (1979) ile Konya Selçuk Üniversitesi fahrî doktorluk unvanına (1981) sahiptir. Velut kalem Konyalı’nın bilhassa şehir tarihi türündeki eserleri kaynak eser mahiyetindedir.

Konya, Karaman, Alanya, Erzurum, Niğde, Aksaray, Üsküdar ve daha pek çok şehrin tarihini antik devirlerden o yıllara kadar ulaşmış kitabe ve abideleriyle yazmıştır. Ayrıca pek çok tarihi bina hakkında müstakil eserler hazırlamasının yanında Topun Tarihi, Kılıcın ve Başka Kabzalı Kesici Silâhların Tarihi gibi harp tarihine dair kitapları vardır. Bütün bu eserleri de yine günümüz araştırmacıları için birinci el kaynak mahiyetindedir.

Kaynaklar:
İbrahim Hakkı Konyalı “Ayasofya Minarelerini Nasıl Kurtardım”, Yeni Asya, 20-21-22 Kasım 1977

Konyalı İbrahim Hakkı, Erdem Yücel, DİA, c.26 sf. 196.

İbrahim Hakkı Konyalı ve Eserlerinde Sanat Tarihi, M.Zahir Ertekin, Doktora Tezi, 2014.

Ali Tüfekçi

Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Sosyal ilimlere; tarih, sosyoloji, psikoloji ve İslami ilimlere meraklı.
DailySabah Culture&Arts yazarı. Kelambaz editörü.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!