Kelâmbaz

Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikadları

Merhum Ömer Nasuhi Bilmen bize Osmanlı’dan miras kalan en kıymetli âlimlerden biri. Kelamdan fıkha tefsirden Farsça şiirlere kadar pek çok alanda eser vermiş, memleketimizde de zaten pek çok kimsenin hakkını teslim ettiği bir âlim. Bu zatın “Ashab-ı kiram hakkında Müslümanların nezih itikadları/Hazret-i Muaviye hakkında suallere cevaplar” isimli eserini okuyunca bu kitabın haiz olduğu mevzunun ehemmiyeti, ilmî ciddiyeti, edebî üslubu ve kullandığı kelimelerin güzelliği beni bu kitap hakkında birkaç kelime sarf etmeye sevk etti.

Kitap Ne İçin Yazıldı?

Kitabın maksad-ı arz kısmında da geçtiği üzere Ömer Nasuhi Efendi henüz İstanbul Müftülüğü vazifesindeyken bir takım şahıslar tarafından “Ashab-ı Kiram’dan bazıları” hakkında yanlış hükümler verildiğini görmüş. Hatta bu kimseler malum hükümlerini neşrettikten sonra bir de kendilerine destek olması için bunların haklılık payını müftülükten sormuşlar. Bu hükümler karşısında şaşırıp kalan masum halkın da sualleri müftülüğe gelmeye başlayınca bu kitabın yazılması elzem olmuş.

Ashab-ı Kiram’dan bazıları hakkında çıkan bu yazıların odağında Hazret-i Osman’ın şehadetinden başlayıp Hazret-i Muaviye’nin halifeliğine kadar olan devirdeki hadiseler konu alınıyor. Müellif merhum bu hadiselere katılan bilcümle Ashab-ı Kiram ve husûsen Hazret-i Muaviye’nin durumunu ilmî cihetten tedkîk ediyor ve Ehl-i Sünnet’in bu hadiseler karşısındaki duruşunu kaynaklar ışığında ortaya koyuyor.

Kitabın Muhtevası

Kitap başlıca üç kısımdan oluşuyor:
Birinci kısımda, evvela Nebiyy-i zîşan efendimizin âlemlere rahmet olarak gönderilmesi, ashabına karşı muameleleri, ashabın birbirlerine karşı muhabbetleri, sonra gelen Müslümanların ashaba karşı nasıl davranmaları gerektiği ve kimlerin Ashab-ı Kiram’dan sayılacağı gibi mevzulara değiniyor. Kitaba bu başlıklarla başlamasının sebebi, Ashab kavramının Müslümanlar için ne ifade ettiği, belki de ne ifade etmesi gerektiğini anlatmak istemesidir. Nitekim Ashab-ı Kiram’ı bugün layık oldukları yere koymamak bazı kimselerin ciddi bir problemidir.

Kitabın bel kemiğini oluşturan ikinci kısımda ise Hazret-i Muaviye hakkında yaklaşık 40 suale cevap veriliyor. Bu suallerin hülasası: Ebu Süfyan ve Muaviye ashabdan mıdırlar? Adil midirler, zalim midirler? Aleyhlerinde olan eserlerin beyanları doğru mudur, değil midir? Bu suallerin sahibleri her ne kadar kimi yerlerde ilmin gerektirdiği ahlaktan ve ilmî seviyeden uzaklaşsa da Ömer Nasuhi Efendi bunlara, üslubunu, ilmî seviyesini hiç bozmadan, muteber kaynakları esas alarak cevap veriyor. Bana kalırsa cevapların en etkileyici kısmı müellifle muhatap arasında ortak kaynak kalmadığı durumlarda bile, muhatabın mantığını ve delillerini esas alıp ona delillerinin ne kadar zayıf olduğunu göstermesi oluyor. Bunlar da herhalde Ömer Nasuhi Efendinin muhakemesinin ne kadar kuvvetli olduğuna birer şahittir.

Üçüncü kısımda ise cevaplarına bir ilave olması için ve sual soran şahsın delillerini yine onun kaynaklarıyla bertaraf etmek gayesiyle Kur’an-ı Kerim’den hadis-i şerif kitaplarına tefsirden tarih kitaplarına ümmetin muteber gördüğü pek çok kaynaktan deliller getirilmiş. Bunlar arasında da hususen Mukaddime-i İbni Haldun, Kısas-ı Enbiya ve Mektubat-ı Rabbanî’nin izahlarına yer vermesi, mevzuyu hülasa etmesi bakımından kıymetli.

Kimler Okumalı?

Elbette kitabın içindeki bilgiler hülasa olarak her Müslümanın bilmesi gereken bilgiler. Bilhassa kitabın ilk kısmındaki bilgileri her Müslümanın hem zihnine hem kalbine yerleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Lakin bugün kitabın asıl hedef kitlesinin ilahiyat talebeleri ile ilahiyat ilimlerine merak duyanlar ve Hazret-i Osman’ın şehadetiyle başlayan fitneler hakkında kafası karışık olan kimseler olduğu kanaatindeyim.

Kitap Hakkında

Ravza yayınlarından çıkan kitabın şahsımca güzel yanı metnin orijinalliğinin korunmuş olması. Bu sayede kitap, Ömer Nasuhi Efendiyle konuşuyormuşsunuz hissi veriyor. Lakin müellifin dili ağır olduğundan bu baskıyı okurken sık sık lügat karıştırmak gerekebilir. Bu sebeple mevzudan dikkatinin dağılmasını istemeyenler sadeleştirilmiş baskılar arayabilirler.

Dikkat çekici bir not olarak şunu da ilave edeyim ki müellifin hayatını anlatan TDV İslâm Ansiklopedisi maddesinde, genç sayılabilecek bir yaşta yazdığı aşk romanına bile değinilmişken bu esere işaret bile edilmemiş.

Son olarak cümlelerime kitaptan bir parçayla bitirmek istiyorum: İslam asırlarının en hayırlısı ashab-ı kiram’ın asrıdır. Onlar hep hidayet yıldızlarıdır. Kur’an-ı Kerim ve tefsiri onlardan öğrenildi. Bunca hâdis-i şerife onlardan iletildi. Ahkam-ı diniye onlardan ahzedildi (alındı). Onlardan öğrendiğimiz kavaid-i diniyeyi (dini kaideleri) ele alıp da onların hareketlerini muhakeme etmek (yargılamak) bizim haddimiz mi?

Fatih İlhan

İlahiyat talebesi

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!