Kelâmbaz

Yemen’den Paris Sokaklarına: Kahve

Bugün dünyanın en çok tercih edilen sıcak içeceği olan, adeta evrensel bir içecek haline gelen ve binlerce çeşidi türeyen kahve ilk olarak Habeşistan’da (Bugünkü Etiyopya) ortaya çıktı.

Bir efsaneye göre Kaldi (veya Halit) adında bir çoban keçilerinin yediği bir yapraktan sonra daha hareketli olduklarını ve geceleri uyumadıklarını fark etti ve daha sonra kendisi de bu nefis kokulu bitkiyi kullanmaya başladı. Kahve serüvenine ilk başta çekirdeklerinin öğütülüp un haline getirilmesi suretiyle ekmek olarak başladı. Yemen’in Moka adlı bölgesinde bir dergahta derviş olan Şeyh Şazeli’nin çekirdeklerini kavurup, kaynatıp içecek haline getirmesiyle kahve bugünkü haline doğru yol aldı.

Yemen’den Paris Sokaklarına: Kahve
Yemen’in Mocha vilayeti

Bugün tahtını Uzak Doğu kökenli olan ve İngiliz tacirlerce Avrupa’ya yayılan çay ile paylaşsa da kahve, Osmanlı halkının en yaygın içeceğidir ve hatta Osmanlı’nın gemi leventlerine maaş olarak verdiği iaşenin arasında kahve de bulunmaktadır. ‘Kahvaltı’ kelimesi kahveden önce yenilen yemek anlamında ‘Kahve-Altı’ dan gelmektedir. Tarihçi Peçevi’nin anlatımına göre o zamanın haber alma ve sosyalleşme yeri olan ‘kahvehaneler’ de kahve içen esnaf, zanaatkâr, ilim erbabı; tavla oynar, gündemden konuşurdu. Avrupa’nın kahve ile ilişkisinin başlamasına da Türkler sebep olmuştu. Hatta Papa VII. Clement, ‘Müslüman içeceği’ olduğu gerekçesiyle kahveyi yasaklamak istemiştir.

Kahvehaneler, İstanbul’a gelen Venedikli tüccarlar tarafından 17. yüzyılda Avrupa’ya taşınmış, ilk kahvehane 1645 yılında Venedik’te açılmıştı. Fransa’ya elçi olarak gönderilen Hoşsohbet Süleyman Ağa, yanında götürdüğü kahveyi Paris sosyetesi ile tanıştırmış ve insanlar kokusuyla, aromasıyla kahveye hayran kalmışlardı. 1689’da ‘Café de Procope’ adıyla Paris’te ilk kahvehane açılmıştı. Kısa sürede Paris entelektüel hayatının merkezi haline gelen Café de Procope, Voltaire, Rousseau, Diderot gibi birçok ünlü entelektüelin ilk defa kahveyi tattığı mekândır. Tadıyla vücuda ve zihne kazandırdığı zindelikle kahve şairlere, yazarlara ve bilim adamlarına ilham kaynağı olmuş, kahvenin bir araya topladığı ilim adamları kahvehanelerde fikir alışverişlerinde bulunmuşlar ve zihin dünyalarını geliştirmişlerdir. Montesquieu, Acem Mektupları’nda, “Kahvehaneden çıkarken kendinizi girdiğiniz andakinden 10 kat daha akıllı hissedersiniz” demiştir. Kahvenin bu sosyal yönü zaman zaman onun yasaklanmasına da sebep oldu.

‘Fitne Yuvaları’

Osmanlı’daki yasak ‘Tarihte İtici bir Güç Olarak Kahve’ kitabının yazarı Stewart Lee Allen’ın anlattığına göre, bir Osmanlı vezirinin tebdil-i kıyafet olarak bir kahvehaneye gitmesiyle başlar. İçki içenlerin sarhoş olup sızdığını, kahve içenlerin daha da ayık hale gelip çok konuşmaya başladıklarını gözlemler Vezir. Ve bu potansiyel tehlikeden dehşete düşer. Benzer nedenlerden dolayı 1675 yılında İngiltere Kralı II. Charles da bu ‘fitne yuvalarını’ kapattırdı. 1777 yılında Prusya’nın ünlü kralı Frederick tarafından Alman birasının yerini alması korkusuyla kahve kullanımı yasaklanmıştı.

Kahve ve kahvehane kültürünün batıya taşınmasıyla ilgili başka bir rivayette de Osmanlı’nın Avusturya ile olan sık münasebetleri sırasında (Muhtemelen Viyana kuşatması esnasında) tercümanlık göreviyle Osmanlı çadırında bulunan Leh Yahudisi Kolschitzky, kahve ile burada tanışmış ardından Osmanlı’dan alınan ganimetler arasında herkesin deve yeme zannettiği kahve çuvallarını satın alarak bugün Viyana’nın yerel kahvesi olarak bilinen Melange kahvesini bulmuş ve şehirde ilk kahvehaneyi açmıştır.

Tavsiye Yazılar:

Damak Tadı

Taha İnan

Taha İnan

Tarih bölümü mezunu, edebiyat doktora talebesi..

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!