Kelâmbaz

Binbir Gece’den Hazineler

Tarihi eserler bir müze için iftihar kaynağı olduğu gibi, insanlar için de ziyaret sebebidir. Farklı medeniyetlere ait olan eserleri sergilemek her müzenin hayali olsa gerektir. Bu sebeple dünyanın her tarafından kıymetli eşya toplamaya gayret göstermişlerdir. Peki Osmanlı’ya ait eserler aynı alakayı gördü mü?

Dresden’de 17. yüzyıla ait Osmanlı tüfeği.

Avrupa’da kimi ticaret yoluyla, kimi de savaş ganimeti olarak alınan Osmanlı eserleri, müze veya kütüphane gibi muhtelif yerlerde sergileniyor. Bilhassa Londra, Viyana, Münih, Karlsruhe, Dresden, Berlin ve Budapeşte gibi şehirlerde, Osmanlı’ya ait kıymetli eserler hayli fazla. Viyana Kuşatması Osmanlı-Avrupa münasebetlerinde en mühim hâdisedir. Bu muharebede esir düşen insanların hikâyesini Almanya’daki Türk Mezarı yazımızda az da olsa anlattık.

Esaretin tadını sadece insanlar değil, kıymetli eşyalar ve hayvanlar da tatmıştır. “Binbir Gece’den Hazineler“ diye isimlendirilen bu eserlerin en kıymetlisi belki de Kanuni Sultan Süleyman’a ait olan fermandır. Devletler arası yazışma ve hediyeleşme bugün olduğu gibi geçmişte de mevcuttu. Elçiler vasıtasıyla gönderilen mektuplar, devletler arası münasebetleri güçlendirmek için elzemdir. Arşivde saklanan bu eserler, yıllar sonra müzelerde sergilenmektedir.

Padişah Fermanı

Kutsal Roma Cermen İmparatoru I. Ferdinad’ın 1540 yılında tüm gayretlerine rağmen Osmanlı şehri olan Budin’i ele geçirememiş ve kesilen cezayı kabul etmek zorunda kalmıştır. Katipler tarafından yazılan ve padişahın taleplerini bildiren ferman 1541 yılında I. Ferdinand’a gönderilir. Bugün Viyana Devlet Arşivi’nde muhafaza edilen ferman, yıllara meydan okumuş ve günümüze intikal etmiştir. Avrupa’da uzun zamandır varlığını sürdüren Şarkiyat Fakültesi, talebelerine hususi olarak Arapça, Farsça ve Osmanlıca el yazma eserlerini tahkik etme hususunda imkan sağlamaktadır. İhtisas gerektiren bu mesleğe müzeler son derece ehemmiyet verir. Ellerinde bulunan muhtelif fermanları, talebenin hizmetine sunarak, kendisinden fermana dair en ince malumatı dahi araştırmasını isterler. Bu hususta gayrimüslimlerin iştiyakı hayli fazladır.

Kanuni Sultan Süleyman’a ait olan ferman

Ana dilini iyi bilen müsteşrikler yabancı dilleri hassaten Şark dillerini kolayca fehm edebiliyorlar. Akademik disiplin olarak 1795 yılında Paris’te kurulan oryantalizm (şarkiyat) bölümü bugün Avrupa’nın birçok üniversitesinde mevcuttur. Almanlar tarafında kurulan ‘Deutsche Morgenlaendische Gesellschaft’ın (Alman Şark Topluluğu) 1847-2013 arasında toplamda 163 cilt dergi neşrettiği bilinmektedir. Her bir cildin azami olarak 400 küsur sayfa ihtiva ettiği dergide, başta İslam Medeniyeti, İslam Tarihi ve Teolojiye (İlahiyat) ait olmak üzere, bir çok meseleye dair makale bulunmaktadır. Bir çok meşhur müsteşrikin üye olduğu bu müessese, bugün tertip ettiği sempozyumlarla yoluna devam etmektedir.

İslam kültüründe; ciltleme, tezhip ve hat sanatı yaygınlaşmış ve bunun neticesinde el yazma eserler ve bilhassa Kuran-ı kerim nüshaları raflarda yerini almıştı. Müslümanlardan kalma bu emsalsiz eserler daha sonra Batının dikkatini celbetmiş ve mümkün oldukça Avrupa’ya götürülmüştür. 16. yüzyıla ait, altın yaldızlı, deri ciltli ve el yazma şu Kuran-ı kerim nüshası bugün Münih kütüphanesinde sergilenmektedir.

Görenleri cezb eden bu nüshanın hangi vesiyle ve ne zaman geldiğine dair malumat bulunmuyor

Bosnalı Paşa

Bosna’nın Sokol kasabasında dünyaya gelen Sokullu Mehmed Paşa, çocuk yaşta Edirne Sarayı’nda tahsil görerek Osmanlı Devleti’nin meşhur sadrazamlarından olacaktır. Uzun yıllar Rumeli Beylerbeyi olarak vazife alan Sokullu Mehmed Paşa, bu zaman zarfında birçok muharebeye katılmıştır. Kullanmış olduğu miğfer hangi sebeple bilinmez ama Avrupalıların eline geçmiş ve bugün tarihi eser olarak Viyana müzesinde yer almaktadır. Üzerinde altın yaldızlı ayet-i kerime bulunan bu nadide eser, Sokullu Mehmed Paşa’nın samimi bir Müslüman olduğuna alamettir.

Sokullu Mehmed Paşa’nın miğferi

İstanbul’un fethi ile başlayan Garb’ın Şark hayranlığı, her alanda göze çarpar. Avrupa’da başlayan bu cereyana “Turquerie” adı verilmiştir. Osmanlı’nın temsil ettiği Türklük asırlarca Avrupa’da moda olmuştu. Fırsatını bulan zenginler; kilim, seccade, kılıç, tüfek, kalkan, hançer, porselen, ibrik, yay, sarık ve takunya temin etmiş bunları günlük hayatta kullanmıştır. Yıllar sonra müzelerde yerini alacak olan bu eserler, ziyaretçilerini beklemektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Almanya’daki Türk Mezarı

Bir Garip Cami

İlyas Ünlü

Marmara İlahiyat ve Ruhr-Üniversitesi Şarkiyat mezunu
Muallim

1 comment

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!