Kelâmbaz
Batının Truva Atları; Demokrasi, İnsan Hakları, Bilimin Tartışılmazlığı

Batının Truva Atları; Demokrasi, İnsan Hakları, Bilimin Tartışılmazlığı

Eskiden savaşlar olur, fetihler yapılırdı, neticede ganimet elde edilir ve fethedilen ülkenin bütün maddi zenginlikleri sömürülürdü. Zaman geçtikçe şartlar değişti, yeni topraklar fethetmek ve fethedilen bu toprakları korumaya çalışmak çok masraflı bir hal aldı. Rakip ülkenin kaynaklarını sömürmek için en zor, riskli ve masraflı metodun savaş olduğu anlaşıldı. Bunun farkına varan emperyalist devletler, askerlerini geri çektiler. İş adamları ile ekonomik emperyalizm, satın aldıkları sanatçılar ve fikir adamlarıyla da kültürel emperyalizmle sömürgecilik metodunu benimsediler.

Emperyalist Batı devletleri bütün bu sömürgeci faaliyetleri kendilerine mubah görürken, sömürdükleri devletlere ise bir çok telkinlerde bulundular. Biz bunları yaptık, medeni olduk, uygarlaştık, refah içerisindeyiz, siz de eğer bunları tatbik ederseniz siz de bizim gibi refaha kavuşursunuz dediler. Bu kavramlar yazımızın başlığında da belirttiğimiz gibi; demokrasi, insan hakları ve bilimin üstünlüğüdür. Halbuki Batının ekonomik kalkınma tarihine bakıldığında bunun arkasında ne demokrasi ne de insan hakları görülebilir. Yeterince kauçuk toplamadığı için çocukların ellerini kesen bir medeniyet(!) şüphesiz insan hakları ile yan yana anılamaz. Esasen Batının burada yaptığı, duvara tırmanırken  kullandığı merdiveni tekmeleyip, ardından gelenlerin duvara tırmanmasını engellemektir. Duvara tırmanmak için merdiven arayanları da kendi ürettiği, kısa, yanlış merdivenlere yönlendirmektir.

İnsanımızın bir kısmı ve özellikle aydın takımımız Batının demokrasi davasında samimi olduğunu düşünmektedirler. Çok kolay bir soru soralım, Mısır’da yakın zamanda gerçekleşen Sisi darbesini eleştiren, karşı gelen bir Batı ülkesi gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü Batı için demokrasi bir değer değil, gelişmemiş ülkeleri dizayn etmek için kullandığı kullanışlı bir araçtır. Mısır darbesinin neticeleri kendilerine fayda sağladığı için, televizyonlarda demokrasi havarisi kesilmiş Batılılar göremediniz. Mısır’da darbeci yönetimin geçici Cumhurbaşkanı Yardımcısı, darbecilerle işbirliği yapan Muhammed El Baradey, Nobel barış ödülü sahibidir. Batının demokrasiden ne anladığını görmek için Baradey örneği tek başına kâfidir.

Yine insan hakları konusunda da Batının iki yüzlülüğünü görüyoruz. Sürekli ülkemizdeki gazeteciler, tutuklular için bildiriler yayınlayan, insan haklarından, basın özgürlüğünden bahseden Batı, Suriye iç savaşından kaçan mülteciler geçemesin diye tel örgülere elektrik verirken insan haklarını ihlal etmiyor. Kim bilir belki de mültecileri insan olarak görmedikleri için yaptıklarında insan hakları ihlali de göremiyorlar. Batı burada da insan hakları gibi çok kıymetli bir mefhumun ismini kullanarak işine geldiği gibi değerlendirmektedir. Bütün dünyayı kendi belirlediği kanunlara göre yaşamaya zorlayan Batı, olası kriz durumlarında kendi koyduğu kanunları ilk olarak kendisi çiğnemekte hiç mahzur görmemektedir. Aynı şekilde insan hakları adı altında başka devletlerin içişlerine karışmaktan da geri durmamaktadırlar.

Elbette Batıda bütün bu değerlere samimiyetle inanan bunların savunucusu olan insanlar da var. Batı devletleri de kendi sistemlerinin değer yargıları olarak insan hakları, demokrasi mefhumları görüyorlar. Mümkün mertebe bu değerlere bağlı kalmaya çalışıyorlar. Batıda özellikle yargının temel insani hakların korunması noktasında dünyanın geri kalanına nazaran daha iyi durumda olduğunu inkar edemeyiz. Fakat söz konusu devletlerinin âli menfaati olunca bütün bu değerler göz ardı edilebiliyor. Bizim de eleştirimiz bunadır.

Bilim elbette ki değerlidir, bilimde en ileride olmaya çalışmalıyız. Fakat emperyalist Batı devletleri bilimi de samimiyetsiz bir şekilde kendi çıkarları uğruna kullanmaktadırlar. Çıkarlarının karşısına olan her ne çıkarsa, bir şekilde bilim karşıtı olarak ilan etmektedirler. Batı biliminin karşısında durmaya kimse cesaret edememektedir. Çünkü ülkemizde de bir takım çevreler tarafından bilim adeta vahiy muamelesi görmektedir. Halbuki meşhur bilim felsefecilerinden Karl Popper‘a göre bilimsel çalışmanın özelliklerinden en önemlisi yanlışlanabilir olmasıdır. Ama siz Batı biliminin doğru kabul ettiği bir teoriyi sorgularsanız maruz kalacağınız muamele akıl hastanesindeki deliden farklı olmayacaktır. Nitekim evrim teorisine karşı yaratılışı savunan bilim insanlarımız en ağır hakaretlere uğrayıp, aşağılanmaktadırlar. Bunu yapan çevrelerin manşeti de hazırdır; bilim düşmanları! Bilimin tartışılmazlığı fikri, maalesef yavaş yavaş dindar kitle arasında da kendisine yer bulmaya başlamıştır. Allahü teala’nın ayetlerini bilime göre değerlendiren din adamları(!) çıkmaya başlamıştır. Batı elbette bu fırsatı kaçırmamakta, kendi yön verdiği ve sorgulanamayan bilim ile adeta beyinlerimizi ve fikirlerimizi dizayn etmektedir.

Özetlersek, Batı emperyalizmi, demokrasi, insan hakları ve bilimin tartışılmazlığı gibi esasında hayatımıza faydalı olabilecek mefhumları, adeta truva atı gibi kullanmakta, sömürdükleri devletleri dizginleme, dizayn etme gibi maksatlarla kullanmaktadırlar. Herkes kendi çıkarları uğruna çalışmaya devam edecektir, biz üstümüze düşen vazifeyi daha iyi yaparsak, onların silahlarını tesirsiz kılabilir hatta kendilerine doğrultabiliriz. Bize düşen vazife; dinimizi, dilimizi, edebiyatımızı, tarihimizi ve kültürümüzü en iyi ve doğru şekilde öğrenmek ve bunu elimizden geldiğince yaymaya çalışmak olmalıdır. Kelâmbaz sitesi de bu maksatla açıldı. Gayret bizden, muvaffakiyet Allahü Teâlâ’dandır.

Tavsiye yazı:

Batılılaşsak Da Mı Saklasak Batılılaşmasak Da…

Bünyamin Ekmen

Bünyamin Ekmen

Makina mühendisi, müteşebbis. Kelambaz mecrasının imtiyaz sahibi.

Okumayı ve paylaşmayı sever. Burada olmaktan dolayı çok mutlu.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!