Kelâmbaz
İslamiyet Ayrı Mezhep Ayrı Değildir

İslamiyet Ayrı Mezhep Ayrı Değildir

Bazı kimseler de, (Mezhebe uymam, Kur’anla amel ederim) diyor. Bu söz, (Kanunlara uymam, yalnız Anayasaya göre, hareket ederim) demek gibi yanlıştır. Çünkü Anayasada bütün hükümler, bütün cezalar bildirilmemiştir. Anayasa, kanunlara havale etmiştir. Kanunlardan başka tüzükler, yönetmelikler de çıkmıştır.

(Anayasa varken, kanuna lüzum yok) demek ne kadar yanlış ise, (Kur’an varken, mezhebe lüzum yok) demek, bundan daha yanlıştır. Kur’an-ı kerimi hadis-i şerifler, hadis-i şerifleri de mezhep imamları açıklamıştır. Kanunlar, Anayasanın gösterdiği yönde hazırlanmış, mezhepler de, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin gösterdiği istikamette teşekkül etmiştir. Hiç kimse, madem, mezhep, Kur’an ve hadislerin açıklamasıdır. Ben de açıklar bir mezhep kurarım diyemez. Çünkü bir kimsenin, doktor olmak için tıp kitabı, kimyager olmak için de kimya kitabı okumak kâfidir diyerek eline aldığı bir tıp ve kimya kitabı ile doktorluk yapmaya, ilaç imal etmeye kalkışması ne kadar gülünç ise, “Ben de Kur’andan, hadisten hüküm çıkarırım” demek daha gülünçtür.

Ben İslam’a göre hareket ederim, mezhebe uymam demek, ben devletin emrine uyarım ama, kanunu, polisi, hakimi dinlemem demeye benzer. Çünkü İslam’a uymak demek, dört hak mezhepten birine uymak demektir. İslam ayrı, mezhep ayrı değildir. 

Günümüzde birçok ilahiyat profesöründen  “Herkes Kur’ana bağlanmalı, çünkü Peygamberin ve Eshabın mezhebi mi vardı ki biz de bir mezhebe bağlanalım?” gibi sözler, yeni fikirler hem televizyonlarda hem de çeşitli dergi ve gazetelerde işitilmekte ve duyulmaktadır.

Bin küsur yıldan beri herkes bir mezhebe bağlı iken, böyle sorularla zihinleri bulandırıp herkesi başı boş, mezhepsiz yapmaya çalışmak yanlıştır. Dini delillerden anlamayanlara iki akli örnek verelim:

Millî eğitime bağlı okullar, sınıflar, müdürler, öğretmenler ve öğrenciler vardır. Okul ile sınıf, müdürle öğretmen mukayese edilmez. Çünkü hepsinin görevleri farklıdır. Öğretmenle öğrenci de mukayese edilmez. Öğrencileri müdür veya öğretmen yerine, öğretmenleri de öğrenci yerine koymak yanlış olur. Öğretmen veya müdür hangi sınıfın öğrencisi denemeyeceği gibi, şu öğrenci, hangi okulun müdürü denmez. Öğretmen ve müdüre öğrenci denmez.

Atalarımız, Temsilde hata olmaz demişlerdir. Müctehid âlimler birer öğretmen gibidir. Mutlak müctehidler ise müdür gibidir. İnsanlar da öğrenci gibidir. Öğretmene, bu hangi okulun müdürü denmeyeceği gibi, öğrenciye de hangi okulun öğretmeni denmez. Öğrenciler öğretmene tâbi olduğu gibi, insanlar da müctehide tâbi olur.

Öğretmenler nasıl müdüre bağlı ise, tamamı müctehid olan Eshab-ı kiram da, Resulullah efendimize bağlı idiler. Tabiinde ise müctehidler ve halk var idi. Halk müctehidlere tâbi oluyordu. Halkın mezhebi tâbi olduğu müctehidin mezhebi idi. Mezhepsiz kimse yok idi.

Eshâb-ı kiram, Resulullaha aleyhisselam değil, biz yalnız Allahu tealaya  tâbiyiz demediler ve demeleri de mümkün değildir. Sıradan bir Müslüman da, Müctehide tâbi olmam, ben yalnız Resulullaha tâbi olurum diyemez. Müctehid, Allahu tealanın ve Resulünün aleyhisselam  emirlerini bildiriyor. Müctehide uymak Allahu tealaya ve Resulüne uymak demektir. Bugün ise, bazı mezhepsizler, müctehide değil, Resulullah efendimize bile tâbi olmayı uygun görmüyorlar. Yalnız Kur’ana tâbiyiz diyorlar.

Nasıl ki öğretmen müdüre, müdür de Millî Eğitim Bakanına, Millî Eğitim Bakanı da Cumhurbaşkanına bağlı ise; insanlar bir müctehide, müctehidler mutlak müctehide, mutlak müctehidler de Resulullah efendimize bağlıdır. Bağsız yani mezhepsiz kimse yok idi.

Şimdi vereceğimiz ordudaki misal daha cazip. Bütün subayların bir sınıfı olur. Topçu yüzbaşı, piyade albay gibi. Ama general olunca artık sınıf kalmaz. Topçu general olmaz. Artık o bütün sınıfların generalidir.

Generaller de, sınıfsız ama, onlar da ya havacı, ya karacı veya denizcidir. Bunlardan birinde olmayan general olmaz. Bunlar da, ordu komutanlıklarına, ordu komutanları da hava, deniz veya kara kuvvetlerine bağlıdır. Kuvvet komutanları genel kurmaya bağlıdır.

Dikkat edilirse, gerek eğitim sisteminde ve gerekse orduda bağımsız bir kurum yoktur. Herkesin bağlı olduğu, sorumlu olduğu bir yer vardır.İnsanlar birer er gibidir. Bağlı oldukları bölükler, taburlar alaylar vardır. Ben genel kurmay başkanına bağlıyım bölük komutanını falan takmam diyemez. Müctehidler generaller gibidir. Mutlak müctehidler kuvvet komutanları gibidir. Resulullah efendimiz de genel kurmay başkanı gibidir. Genel kurmay başkanı, hangi bölüğün eri veya hangi kuvvet komutanlığına bağlı denilemeyeceği gibi, Eshab-ı kiramın veya Resulullahın mezhebi ne idi denemez.

Bu durum iyice anlaşılınca, herkes haddini bilmeli, er olan erim demeli, subayla, generalle benim aramda ne fark var dememeli. Bir Müslüman da müctehidle boy ölçüşmemeli. Hatta Peygambere bile uymayıp ben Kur’ana göre hareket ederim demesi ne kadar yanlıştır…

Avatar

Ebû Bekir Sâdık

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!