Kelâmbaz

Emsile bilen Türkçeyi Bilir

Türklerin İslamiyeti kabul etmeleri ile birlikte Arapça ve Farsçadan oldukça fazla kelime zamanla dilimize girmiş ve Türkçeleşmiş. Bugün gerek konuşurken gerek yazarken kullandığımız bu kelimelerin bir çoğunun Arapça veya Farsça orijinli olduğunun pek farkında değiliz. Bu Arapça kökenli kelimeleri yakından tanıyabilmek için ise en başta Emsile isimli kitabı okumak gerekir.

Emsile kitabı ne ihtiva eder?

Klasik Arapça tahsilinin 2 safhası vardır. Birinci safhası olan sarf’ta (morfoloji) kelime çekimi, ikinci safhası olan nahiv’de (sentaks) ise cümle bilgisi işlenir. Sarf ilminde sırasıyla Emsile, Bina, Maksud; nahiv ilminde ise Avamil, İzhar, Kafiye kitapları okunur. 

Bu kitapların en meşhuru ve ilk başta okunanı Emsile kitabıdır. Osmanlı devrinde hemen her eğitim müessesinde bu kitap okutulmuştur. Küçük bir el kitabı hacminde olan bu eserin müellifi tam olarak bilinmemekle birlikte aslını Hazreti Ali’nin meydana getirdiği rivayet edilmektedir. 

Bu kitapta üç harfli bir fiil kökü alınır ve bu Arapça fiil kökü yirmi dört farklı kalıpta “tasrif olunur”, yani çekilir. Bu çekimlerin misalleri bulunduğu için bu ismi almıştır. Emsile, misaller demektir. Yani Emsile bir misaller kitabıdır.

İlk öğrenilen fiil -nun, -sad ve -ra harflerinden oluşan “na-sa-ra” fiilidir. Arapçada fiil köklerinin büyük ekseriyeti üç harften oluşur. Bu üç harfli fiillerin çekiminde fiilin kökünde bulunan üç harfi kullanırız. Çeşitli ilave ve hareke değişimleri ile aynı kökten kelime türetme yapılır. İlk misalimiz olan Na-Sa-Ra “O yardım etti” manasına gelir. Hatta Emsile’nin ilk dersinde Hoca “Men kaale ‘nasara’, nasarahullah” diyerek talebeye moral verir. Manası “Kim ‘nasara’ dedi, Allah ona yardım etti” demektir. Kitapta örnek fiil olarak başka bir fiil yerine “yardım etti” manasındaki “nasara”nın kullanılması da ayrıca kültür dünyamıza ciddi bir mesajdır.

Emsile ikiye ayrılır; Emsile-i muhtelife ve Emsile-i muttaride. Emsile-i muhtelifede bir fiil kökü yirmi dört farklı kalıpta çekimlenir. Bu yirmi dört kalıptan bazıları şunlardır; NaSaRa (O yardım etti), yeNSuRu (yardım ediyor), NaSRan (yardım etmek), NaaSiRun (Yardım eden kişi), meNSuuRun (Yardım edilen şey), lem yeNSuR (o yardım etmedi), uNSuR (Yardım et), NuSiRa (Yardım edildi). [Kelimenin kökünde bulunan -nun, -sad ve -ra harflerini daha iyi anlaşılsın diye yukardaki örneklerde büyük harflerle gösterilmiştir. Ayrıca daha iyi anlaşılsın diye -â şeklinde kullanım yerine -aa kullanımı tercih edilmiştir.]

emsile tablosu

Emsile-i muttaride de ise bu yirmi dört kalıbın her birinde şahıslara göre ayrı ayrı çekimler daha yapılır.  Mesela NaSaRa (O -bir erkek- yardım etti), NaSaRaa (İki tane erkek yardım ettiler), NaSaRuu (Onlar -İkiden fazla erkek- yardım ettiler),

NaSaRat (O -bir kadın- yardım etti), NaSaRataa (O -iki kadın- yardım etti), NaSaRne(Onlar -İkiden fazla kadın- yardım etti),

NaSaRte (Sen -bir erkek- yardım ettin), NaSaRtümaa (Siz -iki erkek- yardım ettiniz), NaSaRtüm (Siz -ikiden fazla erkek- yardım ettiniz),

NaSaRti (Sen -bir kadın- yardım ettin), NaSaRtümaa (Siz -iki kadın- yardım ettiniz), NaSaRtünne (Siz -ikiden fazla kadın- yardım ettiniz)

NaSaRtü (Ben yardım ettim), NaSaRnaa (Biz yardım ettik). Yirmi dört kalıp ve şahıslara göre bunun on dört hâli bu şekilde devam eder.

Mesela Arapçada “ketebe” fiili -kef, -te ve -be harfleri ile yazılır. KeTeBe (O -bir erkek- yazdı), KeTeBtüm (O -ikiden fazla erkek- yazdılar), yeKTuBu (O -bir erkek- yazıyor), teKTuBu (O -bir kadın- yazıyor), lem teKTuB (Sen -bir erkek- yazmadın) gibi türetme şekilleri vardır. Ketebe kökünden türeyen ve şu an Türkçe’de kullanılan KâTiB, meKTûB, KiTâB, KüTüB, meKTeB gibi kelimeler hep bu üç harfin Emsile’ye göre tasrifinden (çekilmesinden) elde edilir.

Emsile’nin Türkçedeki yaygınlığını göstermek için aynı metotla bazı misaller vermek faydalı olacaktır. Mesela Emsile’nin yirmi dört kalıbından on beşincisi ism-i mekandır. Yani yer ismidir. Burada fiil kökünün başına -mim harfi getirilir ve devamında diğer harflerin harekelerinde bazı değişiklikler yapılır. meNSaRun, yardım edilecek yer manasına gelir. Aynı kalıbı secede kökünde tatbik ettiğimizde meSCiD (secde edilecek yer), celese (o oturdu) kalıbında tatbik edersek meCLiS (oturulacak yer), ketebe fiilinde tatbik edecek olursak meKTeB (Yazı yazılacak yer) gibi Türkçemizde de kullanılan kelimeler türemiş olur.

Emsile’nin dördüncü kalıbı ism-i fail’dir. Mana olarak o işi yapan kimseyi karşılar. İlk harften sonra med harflerinden elif getirilir ve son iki harfin harekesinde bazı değişimler olur. Misal olarak NaaSiR yardım eden kişi manasına gelir. ŞaaKiR, şükür eden kişi manasına, AaLiM bilen kişi manasına, HaaKiM hükmeden manasına, SaaCiD secde eden manasına gelir.

Arapçaya müfred (tekil) kelimeler cemi (çoğul) yapılırken bütün kelimelerde Türkçedeki gibi sonuna -lar, -ler ekleri getirme tarzında bir usul tatbik edilmez. Pek çok kelime yine kök harfleriyle çekilerek çoğul yapılır. Mesela ZaaLiM kelimesinin çoğulu ZaaliMuuN gelir. Bu düzenli çoğuldur. Bir de kırık çoğul vardır. Mesela GaRiB kelimesinin çoğulu GuRaBa’dır. ÂLiM kelimesinin çoğulu ULeMâ’dır (ikisi de ilim kökünden gelir ki -ayn, -lam ve -mim harfleri kök harflerdir). İSiM kelimesinin çoğulu ESMaa’dır (kökü -elif, -sin ve -mim harfleridir). MiSaL kelimesinin çoğulu eMSiLe’dir. 

HıFZ, muHaaFıZ, muHaaFaZa, HaaFıZ, maHFeZ, HaaFıZa hep HaFeZa kökünden gelir.

NaZaR, maNZaRa, NaaZıR;

ZaLiM, maZLuM, ZuLüm;

KâTiL, maKTuL, KıTaL;

DeRS, MüDeRriS, teDRiSat, meDReSe;

CeM’, CâMi’, CuM’a, meCMu’a, Câmi’a

AKıL, ÂKiL, UKaLâ, ma’KuL;

VeLeD, eVLaD, VeLuD, meVLiD, teVeLlüD, VaLiDe;

HuTBe, HaTiB, HiTaBet, muHaTaB;

ŞiRK, müŞRiK, ŞeRiK;

teVHiD, VaHiD, VaHDet, muVaHhiD

HüKüM, HaKiM maHKuM, muHaKeMe, maHKeMe  hep aynı kökten gelir. Buna dair binlerce örnek verilebilir. Bu örnekler İslam harfleri ile yazıldığında ve okunduğunda daha iyi anlaşılacaktır.

Emsileyi iyi öğrenen birisi mesela misafir kelimesinin sefer kökünden, makul kelimesinin akıl kökünden, makbul kelimesinin kabul kökünden, mahzun kelimesinin hüzün kökünden, istihbarat kelimesi haber kökünden vs yüzlerce meşhur kelimenin hangi köklerden olduğunu bir bakışta anlar.

Bunları öğrenmek zor değildir. Eskiden orta mektepten itibaren Türk talebelere öğretilirdi. Bu kökleri bilen, Türkçe’yi de doğru anlar, konuşur ve yazar. Kelimelerin sihirli dünyasına girerek zevk ve hayranlık duyar. 

Sadece dil zevki veya entelektüel sermaye için mi Emsile öğrenmeli?

Arapça öğrenmek ve öğretmek aynı zamanda ibadettir. İbni Âbidîn, beşinci cildde diyor ki: “Arabî, lisan-ı Cennetdir. Diğer lisanlardan efdaldir”.

Seyyid Abdülhakim Efendi de ilim öğretmeye ve öğrenmeye çok ehemmiyet verirdi. Son zamanlarında bile, az da olsa talebe okutmuştur. Bilhassa Arapça öğrenilmesini arzu ederdi. [Arapça öğrenmeye teşvik etmek için] “Emsile bilenle bilmeyen arasındaki fark, insanla dört ayaklı iki kulaklı arasındaki fark gibidir” derdi. Son zamanlarındaki talebesine Emsile’den sonra Avamil okutur; diğer kitaplarla uğraştırmadan metne başlatırdı. “Avamil’i misalleriyle bilen âlim olur” derdi. (Hayatı ve Hatıralarıyla Seyyid Abdülhakim Arvasi sf.169)

 Kadıköy müftüsü Ahmed Mekki Efendi şöyle buyurmuş “Babam beni okuturdu. Arapça fiil çekimlerini çalıştırırken, Kur’an-ı kerimde geçen her fiili, Fâtiha’dan Nas sûresine kadar, muhtelife olsun, muttaride olsun, bin defa tekrar ettirirdi. Kendisi bizzat tesbihle sayar, kimseye itimat etmezdi’ buyurdu.” (Hayatı ve Hatıralarıyla Seyyid Abdülhakim Arvasi sf. 466)

Hakikat Kitabevi’nin bastırdığı ve yıllardır dünyanın muhtelif memleketlerine bedelsiz gönderdiği “Merah ve İzzi” isimli bir kitap var.  Merah, İzzi, Maksud, Bina, Emsile, Avamil, Kafiye ve İzhar kitaplarını ihtiva ediyor. Emsile kitabı bu kitabın içinde yirmi iki sayfalık bir yer tutar. Harfleri bilen bir kimse iyi çalışarak Emsile kitabını bir haftada bitirebilir ve diğer kitaplara geçebilir. Böylelikle hem Türkçede kullandığı Arapça kökenli kelimelerin köklerini bulabilir ve aynı kökten türeyen başka kelimelere ulaşır hem de bir metinde karşısına çıkan bilmediği bir kelimenin manasını lügate bakmadan çözebilir. Merakı olan ve vakti de müsait olanlar Emsile ve diğer kitapları tedarik ederek bilen bir hoca ile veya youtubedaki ders videolarından yardım alarak bu ilimleri tahsil edebilirler.

Not: Bu yazı 7 Ocak 2024 tarihinde Türkiye Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.

Cüneyt Apal

Cüneyt Apal

Eğitimci.

cuneytapal@gmail.com

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!