Sultan II. Mahmud’un kızı Âdile Sultan, yeniçeriliğin kaldırıldığı vak’a-yi hayriye senesinde yani 1826’da doğdu. 73 senelik hayatı boyunca hanedanın en müstesna şahsiyetlerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Hakkında anlatılanları okudukça bu sultana hayran olmamak elde değil.
Divan Sahibi
Âdile Sultan, Osmanlı hanedanında divan sahibi tek hanım şairedir. Bu divanı hakkında ilk ciddi çalışma Hikmet Özdemir tarafından yapılarak, Kültür Bakanlığınca 1996’da Türk klasiği olarak basıldı.
Tam bir hazine olan divanında hisleri ve tefekkür dünyasının fevkalade derin olduğu görülüyor. Bu hissi ve hikemi dünyasını, devrine göre gayet sâde bir dille şiirlerinde terennüm etmiştir. Şiirlerinde divan edebiyatına olduğu kadar tekke edebiyatına da derinlemesine vâkıftır.
İlim ve sanatla mücehhez Âdile Sultan, Kanuni’nin şiirlerini de ilk defa Divân-ı Muhibbi adıyla bastıran kişidir. Fuzuli başta olmak üzere pek çok usta şaire nâzireler yazar. Hece vezniyle söylediği ilahileri de vardır.
Siyadet-intimadır Nakşbend
Âdile Hanım, Sultan Mecid’in küçük kız kardeşi, Sultan Abdülaziz’in ise ablasıdır. Osmanlı’nın son 4 padişahının halası olan Sultan, dindarlığı, hamiyeti, dürüstlüğü ve cömertliği ile tanınmıştır.
Âdile Sultanın çok elemli bir hayatı olmuştur. Kocası; çok vazifeler alan, Kaptan-ı deryalığa kadar yükselen Mehmed Ali Paşa’yı ve ondan kızı Hayriye Sultan’ı peş peşe kaybeder. Bunların üstüne bir de kardeşinin cinayetine şahid olacaktır.
Bu acılarla Sultan Abdülhamid devrine geldiğinde artık köşesine çekilir. İlim ve ibadetle, üzerine kalan mirası fakirlere harcamakla meşgul olur. Binlerce fakire gözeterek, âlim, âbid, sanatkâr pek çok kimseyi konağında misafir edip taltif etmiştir.
Tasavvufi yönü çok kuvvetli olup Nakşibendî tarikatının Bâlâ Tekkesi şeyhi Ali Efendiye bağlıdır. Sultan hanım, intisap ettiği bu tarik hakkında yazdığı şiirlerden bir beyit şöyledir:
Pişvâmız hazret-i Sıddîk-ı a’zamdır bizim
Nesl-i pâkile siyâdet-intimâdır Nakşbend
[Pişva: Reis, başkan. Sıddîk-ı a’zam: Hazret-i Ebubekir. Siyâdet-intima: Seyyidlik sahibi, Hazret-i Peygamberin soyundan gelme.]1899 senesinde vefat eden Âdile Sultan’ın kabri kocası ve çocukları ile birlikte Eyüp Sultanda’dır. Medfun bulundukları yer Âdile Sultan türbesi olarak zikredilir.
Erkek Doğsaydım
Âdile Sultan ciddi ve açık sözlü bir hanımdır. Çok defa Sultan Aziz’i azarladığı vakidir. Sözünü dudaktan esirgemez.
Bir gün kardeşler arasında bir meselede münakaşa çıkar. Kardeşi Sultan Abdülaziz’e “Erkek doğsaydım şimdi sen değil ben padişahtım” diyerek çıkışır.
Herkes Hududunu Bilmeli
Saray an’anelerine çok dikkat etmesiyle meşhurdur. Bu yönüyle herkesin hürmetini celbederdi. Kime nasıl davranacağına da her zaman çok dikkatlidir. Kabul salonunu eski Türk tarzı döşenmiştir. Valide sultanlar dahil herkesi, tıpkı saraydaki usuller gibi kabul eder.
Sultan Mahmud’a isyan eden Kavalalı neslinden prenseslerin ziyaret isteklerini aylarca bekletir, bazen gün verdiği halde görüşmeyeceğini söylemiştir. Böylece hududunu aşan kimselere karşı tavrını belli eder. Hanedanın vakar ve hürmetini muhafaza hususunda çok titizdir.
İstanbulluların “Vâlide Paşa” diye andıkları Hıdiv Abbas Hilmi Paşa’nın annesiyle görüşmesi de böyledir. Onu Kavalalı prensesi olduğu için bir divanda oturarak, yerinden kıpırdamadan kabul eder. Etek öptürüp yere koydurduğu bir mindere oturtarak kendisiyle konuşur. Padişah ve anneleri olan vâlide sultanlar hariç herkesi umumiyetle böyle kabul etmiştir.
Yiğeni Sultan Abdülhamid
Abdülhamid Hân’ın gözünde Âdile Sultan’ın çok hususi bir yeri olmuştur. Sultan Hamid kendisine çok hürmet eder, ziyaretine giderek istişare edip duasını alırdı. Bu derecede hürmet ettiği ender kadınlardandı. Abdülhamid Han kendisine 180 bin akçe tahsis etmiştir ki bu da bir nâzır maaşına tekabül eder.
Sultanefendi bu paraya dokunmayıp ihtiyaç sahiplerine harcardı. Çünkü kendisine babası ve kocasından kalan yüklü bir mirasa sahipti. Bu imkanlarını fakir ve gariplere, vakıflara, tekkelere, ailesi gibi gördüğü hizmetçilerine kullanırdı. Kendisi hususi hayatında münzevi yaşamıştır.
Yardım ettiği insanların sayısının çokluğu sebebiyle de padişah sarayı dâhil, memlekette neler olup bittiği kendisine bildirilirdi. Nerede ne olduğundan haberdar olur, buna göre hareket ederdi.
Cihan Mâtem Tutup Kan Ağlasın
Âdile Sultan hanedanın mümtaz şahsiyetlerindendir. Düşünce ve fikirlerine tarihçiler itimat etmiş, ehemmiyet vermişlerdir. Kardeşi Sultan Abdülaziz’in cinayetinde de durum böyledir. Cinayetin şahitlerinden biri olarak Âdile Sultan da Yıldız mahkemesine ifade veren arasındadır.
Kardeşinin başına gelen bu acı hadise üzerine döktüğü gözyaşlarıyla bir mersiye kaleme alır. Yaşanan bu vaka onun dilinden tarihe şu mısralarla geçer:
Nasıl yanmam kime oldu olanlar şâh-ı devrâna
Bilinmez oldu hâli kıydılar ol zıll-ı Yezdân’a
O gitdi mülk-i ukbâya firâkı geçdî tâ câna
Saraya velvele saldı cihanı koydu efgâna
Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hân’a
Meded Allah mübarek cismi ki boyandı al kana
**
Hilâfet mesnedinde olmuş iken bir muazzam Şah
Dayanıp Hakk’a din ü milleti eyler idi âgah
Hulûs ile öpenler pâyini yüz döndürüp nâgâh
Meded-kâr olmadı hiç kimseler ahvâline eyvâh
Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hân’a
Meded Allah mübarek cismi ki boyandı al kana
**
Buna kim yanmaz, etdi terk-i cân nâmus u gayretle
Bilinmezdi yazıklar ola kadri hakk u nisfetle
Âmân bulmadı, zâlim elinde kaldı hayretle
Fedâ etdi âlemi nihâyet kasd ü irâdetle
Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hân’a
Meded Allah mübarek cismi ki boyandı al kana
**
Duyup bu hâl-i cân-sûzı dedim yâ Rab muîn ol sen
Refîki hûr-i ‘ayn olsun dahi cennet ona mesken
Edip hem nûr-ı Fahr-ı ‘âlem ile kabrini rûşen
Firâkı kaldı canlarda cihânı etdi pür-şîven
Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hân’a
Meded Allah mübarek cismi ki boyandı al kana
**
Şecî’ vü hem halîm ü pâk-niyet şâh idi hayfâ
Muvaffak olmadı bir yâr u sâdık bendeye zirâ
Figân ü âh geçmez mi sanırsın bî-vefâ dünyâ
Yerini âhı buldu Hak adâlet eyledi amma
Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hân’a
Meded Allah mübarek cismi ki boyandı al kana
**
Nasıl hemşiresi bu ‘Âdile yanmaz o Hâkân’a
Ki kıydı bunca zâlimler karındaşı cihân-bâna
Rızâ vermezdi ‘adl ü şefkati zulm-i müşirâna
Bütün nâr-ı firâkı şaldı kalb-i ehl-i imâna
Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hân’a
Meded Allah mübarek cismi ki boyandı al kana
**
Kaynaklar:
Âdile Sultan Divânı, haz: Hikmet Özdemir, Kültür Bakanlığı yay. 1996
İbnülemin Mahmud Kemal, Son Asrın Türk Şairleri.
Yılmaz Öztuna, Bir Darbenin Anatomisi, Büyük Türkiye Tarihi c.8.
Yorum Yaz