Kelâmbaz
Meclisteki Komitacılar ve Mebus Deli Halid Paşa Cinayeti

Meclisteki Komitacılar ve Mebus Deli Halid Paşa Cinayeti

Komitacılık diye adlandırılan cinayetler, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin siyasi hayatta kendisine yer bulmaya başlamasından sonra ciddi manada tesir göstermeye başladı. Bu öyle bir noktaya geldi ki, İttihat ve Terakki’nin devamı vasfına haiz olan CHP’ye de miras kaldı. Bu mevzu ile alakalı kayda değer hadiselerden biri ise 9 Şubat 1925 tarihindeki Ardahan Mebusu Deli Halid Paşa cinayetidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında gerçekleşen bu hadisenin nakledilmesi tezatlarla doludur. İktidarın destekçileri cinayeti basit bir nefsi müdafaa olarak gösterme gayreti içinde iken, muhalif görüştekiler ise tamamen siyasi bir şümul (boyut) neticesinde ortaya çıktığını iddia etmektedir.

Yarbay Halid Paşa (Deli)

Peki Yarbay Halid Paşa Kimdir?

Sinirli karakteriyle meşhur olması ve harplerde gösterdiği fevkalade cesareti sebebiyle kendisine “Deli” lakabı verilen Yarbay Halid Paşa o devirdeki meclisin muhalif kanadındaydı. 1923 senesinde katıldığı II. Dönem TBMM çalışmalarında da bu muhalif tavrı sebebiyle kendi partisinden dışlandı ve mevcut iktidarın da husumetini kazandı. Nihayetinde sert bir şekilde eleştirmekten geri durmadığı Mustafa Kemal ile de ciddi bir muhalefet münasebeti teşekkül etti.

Bu arada meclis içinde de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isminde tekevvün (oluşum) meydana geliyordu. Daha önce “ihtilalci” usuller tatbik etmede Mustafa Kemal’e yardımcı olan Halid Paşa da vuku bulan bu hadiseler sebebiyle bu muhalif tekevvün içinde yer alıyordu. Aynı zamanda mecliste öyle bir gerginlik mevzu bahistir (söz konusu) ki; Halk Fırkası içinde “Kabadayılar Grubu” olarak bilinen ve fırkanın tetikçiliğini yapan Cebelibereket (Osmaniye) mebusları ve Halid Paşa gibi muhalifler meclise silahlı geliyordu.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kurucuları

Hadiseler sebebiyle Halk Fırkacılar ve Kabadayılar ile Halid Paşa arasında münakaşanın olmadığı gün neredeyse yok gibiydi. Sıkıntının bu raddeye gelmesinde Halk Fırkası mebuslarının payı çok büyüktü çünkü Meclis çatısı altında muhalif sese müsaade etmiyorlardı. En ufak bir başkaldırışı tehdit ve hırpalamalarla bastırıyorlardı. Halid Paşa’ya kinlenmelerinin en büyük sebebi de söz geçirememelerindendi. “Deli” lakabını boşuna almadığını, kuru tehditlere pabuç bırakmayacağını iyi biliyorlardı.

Mecliste Silahlar Patlar

İş Bankası’ndaki yolsuzluğunun ayyuka çıkması üzerine hiç çekinmeden Celal Bayar ile Kel Ali’yi reisicumhura şikâyet etmişti. O da Halid Paşa’yı sinirleri bozuk olduğu gerekçesiyle dinlenmek üzere yurt dışına göndermek istedi. Bunun üzerine Paşa, Halk Partisi’ne muhalif yeni kurulan Terakkiperver Parti’ye girmeye karar verdi. Mustafa Kemal ile arasının bozulmasının sebebi ise bu hadise olmuştur.

Mustafa Kemal ve Deli Halid Paşa
Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar, Kazım Karabekir

Bu hadiseler, sıkıntıyı net olarak ortaya koymaktadır ve meclis adeta patlamaya hazır bir bomba gibidir. Nihayetinde 9 Şubat 1925 Pazartesi günü Elaziz Mebusu Hüseyin Bey ile Halid Paşa arasında bir imza yüzünden patlak veren kavga kötü neticelere sebebiyet verir. Halid Paşa, Kabadayılar Grubu arasında kalır ve üstüne çullanarak onu yaralarlar. Bu arada meçhul bir silah Halit Paşa’ya ateş eder ve sol göğüs altından yaralar. Hadisenin diğer bir fecaat durumu ise kimsenin yardım etmemesidir. Etrafa bağırıp yardım isterler, hatta meclis salonunu ayağa kaldırırlar ancak kimsenin kılını kıpırdatmaya niyeti yoktur. Uzun süre o halde kıvranan Halid Paşa’ya sonunda Rüştü Bey (Dadaş Rüştü) yetişir. Paşayı karga tulumba meclisteki bir odaya taşırlar. Bu sırada hadiseyi duran Mustafa Kemal Halid Paşa’nın yanına gelip “Seni Ali Bey mi vurdu?” diye sorar. “Hayır. Kel (Kel Ali lakaplı Ali Çetinkaya) altımdaydı, nasıl vurabilir. Beni i… Rauf (Benli) arkamdan vurdu” der.

Mustafa Kemal, Geyve Boğazı’ndaki Karaçam’da Kocaeli Grubu Komutanı Halid Paşa’nın birliklerini denetliyor

Bir müddet sonra vekiller Halid Paşa’nın olduğu kaleme doluşmaya başladı. Herkes meraklı gözlerle bakıyor bir cevap arıyordu. Meclis başkanlığı kabaca şahitleri dinledikten sonra ajanslara ve mebuslara, “Vakıa savcılığa intikal ettirilmiştir ve Halid Paşa’nın sağlık durumunda bir vahamet yoktur” şeklinde izahat yaptı. İşin garip tarafı paşa hastaneye kaldırılmamış, meclis binasında tedavi edilmek istenmiştir. 12 Şubat 1925 Perşembe günü Dr. Orhan Abdi ile Operatör Süreyya Bey meclis binasında Halid Paşa’yı ameliyat ettikten sonra operasyonun başarılı geçtiğini ve Paşa’nın sağlık durumunun iyiye gittiğini bildirirler. Fakat buna rağmen hastaneye kaldırılmaz ve iki gün sonra 14 Şubat 1925 Cumartesi günü hayatını kaybeder. Bu süreçte 5 gün boyunca o odada yattı. Raporda ölüm sebebi olarak zatürre gösterilmektedir. Hâlbuki çok açık bir şekilde bilerek veya bilmeyerek ortaya konulan ihmalden ötürü hayatını kaybetmiştir.

Mebus Deli Halid Paşa Cinayeti sanıklarından rauf bey
Rize Mebusu Rauf Bey

Hadisenin sonrası ise çok daha enteresandır. Çünkü Halid Paşa silahı ateşleyenin Rauf Bey olduğunu ısrarla dile getirmesine rağmen, cinayeti Ali Çetinkaya üstlenir. Bu hadise ile alakalı olarak kaynaklarda Rize mebusu Rauf Bey’in, arkadaşı Kel Ali’yi kurtarmak için Halit Paşa’yı vurduğu, fakat suçüstü hallerinde mebus dokunulmazlığı olmadığı için, Kel Ali’nin nefsi müdafaadan faydalanabilmek üzere suçu üzerine aldığı görüşü hâkimdir. Zaten istihbaratçı Feridun Kandemir sağda solda, “Asıl katil Rauf’tu ama Kel Ali arkadaşını kurtarmak için suçu üstüne aldı” demektedir. Çünkü suçüstü hallerinde mebus dokunulmazlığı olmadığı için, Rauf Bey’in ceza alması kaçınılmazdı. Ancak Kel Ali’nin nefsi müdafaadan faydalanabilmek gibi bir ihtimali olduğu için suçu üzerine aldığı iddia edilmektedir. Ayrıca İstanbul’da çıkmakta olan İstiklal Gazetesi de 10 Şubat 1925 tarih ve 72 numaralı sayısında, Halid Paşa’nın kendisini vuranın Rize milletvekili Rauf Bey olduğunu dile getirdiğini yazmıştır. Daha alaka çekici olan ise bu hadiseden kısa bir vakit sonra 3 Mayıs 1925’te, Rauf Bey’in şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmesidir. Bu tarih Halid Paşa’nın vurulmasından 84 gün sonrasına tekabül etmektedir.

Mebus Deli Halid Paşa Cinayeti hakkında gazete
Deli Halid Paşa cinayeti, 19 Şubat 1925 tarihli Resimli Hafta Gazetesi’nin manşetine de konu olmuştu.

Bazı kaynaklar ise bu cinayetin basit bir kavga neticesinde olmadığını, Halid Paşa’nın net bir şekilde komploya kurban gittiğini belirtmektedir. Açık sözlülüğü sebebiyle çok düşman edinen Halid Paşa’nın ortadan kaldırılması için tertiplendiği ve bu minvalde paşanın tahrik edildiği düşüncesi hâkimdir ve Ali Fuat Bey (Cebesoy) de hatırasında aynı kanaati taşımaktadır. Meselenin İsmetçi – Fethici (İsmet İnönü – Fethi Okyar) ihtilafından kaynaklandığını, hükûmetin de Kel Ali ve ekibini kullanarak bu hadisenin tezgâhlandığını söyleyenler de az değildir. Ayrıca Fuat Bey, boğuşma sırasında meclis kapısındaki komiser ve hizmetlilerin ise Kabadayılar Grubu tarafından uzaklaştırıldığını, Rauf Bey’in ise gaza getirilerek, arkadaşını kurtarma bahanesiyle paşanın vurdurulduğunu iddia etmektedir.

Mebus Deli Halid Paşa Cinayeti sanıklarından ali çetinkaya
Afyon milletvekili Ali Çetinkaya, nam-ı diğer Kel Ali. İstiklâl Mahkemesi reisliği yaparak nice canlar yakmıştır.

Kel Ali’nin seçilmesinde ise Paşa ile Trablusgarp cephesinden bu yana ihtilaf içinde olmaları da etkili olmuştur. Bir diğer sebep ise Kabadayılar Grubu’nun Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına hoş gözle bakmamalarıdır. Her ne kadar Halid Paşa Terakkiperverlerin yanında yer almasa da onlara yakın duruyordu. Bu hadise vuku bulmasaydı belki de o tarafa geçecekti. Bu ihtimal bile Kabadayılar için yeterli bir sebepti.

Bu hadise ile ilgili en mühim iddia ise Mustafa Kemal’in en yakın yol arkadaşlarından olan ve aynı zamanda da doktorluğunu yapan Sinop Mebusu Rıza Nur’dan gelmektedir. Halid Paşa’yı Rauf Bey’in vurduğunu söylemekten başka bu hadisenin arkasında Mustafa Kemal’in olduğunu iddia etmektedir. İşte hatıratındaki o satırlar:

“Halid Paşa’yı vurdular. Bir gün sonra ben Ankara’ya gelmiştim. Necmettin Molla’ya hazırlattıkları bir zabıt varakası (tek yaprak kâğıt) ile Kel Ali’yi beraat ettirmişler. Hâlbuki vuran Rauf’tu. İşi tertip eden de Mustafa Kemal. Rauf pek adi mahlûktur. Cahil tulumbacı. Mustafa Kemal onu mebus yaptı. Daima da yanında muhafız olarak bulunduruyordu. Mebustan silahşor, tüfekçi henüz görülmemişti. Bu, Mustafa Kemal’in ortaya çıkarttığı bir şeydir. Mustafa Kemal hep Halid’in kendisine suikast düzenleyeceğinden şüpheleniyordu. Halid Paşa’nın annesi ve kardeşi işi kurcalamak istediyse de, Hakkı Şinasi Paşa tarafından vazgeçmeye ikna edildiler.”

Mebus Deli Halid Paşa Cinayeti
Mustafa Kemal’in yakın arkadaşı ve doktoru Rıza Nur

Sonuçta Deli Halid Paşa hayatını kaybetti ve hadise bir oldu bittiye getirilerek ustaca bir şekilde kapatıldı. Halid Paşa, Eyüp’te köşkünün üstündeki kabristana defnedildi. 15-20 sene sonra, yerine evler yapıldığı için kabristan kaldırıldı ve paşanın mezarı da Edirnekapı Şehitliği’ne nakledildi.

Hakkı Şinasi Paşa

Aradan bu kadar zaman geçmesine ve farklı farklı iddialar ortaya atılmasına rağmen tam olarak hadise hiçbir zaman netliğe kavuşmadı. Belki de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk faili meçhul cinayetlerinden birisi bile olabilir. İşin en acı tarafı ise Halid Paşa’nın öyle veya böyle hayatının son bulmasına sebep olan kişi, cezalandırılmayı bırakın kısa bir süre sonra İstiklal Mahkemesi Başkanlığı ile ödüllendirildi.

Bu hadise ilk değildi son da olmadı. Ancak bunun gibi kayda değer iki şüpheli cinayet daha vardır. Biri mebus seçildiği halde daha meclise ulaşmadan yolda öldürülen Trabzon Mebusu İzzet Bey cinayeti, ikincisi ise meclisteki görevi devam ederken öldürülen, yine Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey cinayetidir. İzzet Bey’in cinayeti hiç aydınlatılamazken, Ali Şükrü Bey’in katledilmesinde muhtemel kişilerin içinde ise Topal Osman Ağa ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı yapan General İsmail Hakkı Tekçe’nin isimleri geçmektedir.


Yazarın diğer yazısı: Mandacı İsmet Paşa

Mehmet Fatih Oruç

Mehmet Fatih Oruç

1980 İstanbul – Fatih doğumludur. Anadolu Üniversitesi'nin Medya İletişim ve İktisat Fakültesi, Uluslararası İlişkiler bölümlerinde okumuştur.

1997 senesinde İhlas Holding’de iş hayatına başlayan Mehmet Fatih Oruç, ağırlıklı olarak şirketin medya kuruluşlarında çalışmıştır. Halen İhlas Holding Kurumsal İletişim Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Yazmış olduğu araştırma yazıları Kelambaz haricinde Türkiye Gazetesi ve Divanyolu Dergisi’nde yayınlanmıştır ve yayınlanmaya da devam etmektedir. “Şanlı Diriliş, Ertuğrul’un Ocağında Uyandık” isimli bir kitabı basılmıştır.

Özellikle Osmanlı Tarihi konusunda birçok çalışmalar yapan Oruç, TGRT'nin bünyesinde bir çok programın yapımcılığı yapmış, bazılarında sunuculuk vazifesini üstlenmiştir. Halen TGRT Belgesel kanalında “Diyarlardan Gönüllere” isimli programın metin yazarlığını ve sunuculuğunu yürütmektedir.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!