Kelâmbaz

Medeniyet Ölçümüz Ne Olmalı?

Medeniyet mefhumu günümüzde pek çok açıdan tartışılmaktadır. Bazı ülkelere medeni, uygar ülke denilirken, bazı ülkeler 2. sınıf ülke, 3. dünya ülkesi şeklinde isimlendirilmektedir. Peki medeniyet tabirinin ölçüsü nedir? Medeni devlet nedir ve medeni insan kime denir?

İnsanların medeniyet anlayışı farklı şekillerde olabilir. Kimine göre giyim kuşam, kimine göre trafik kurallarına uyma, kimisine göre oturulan ev ve binilen araba, kimisine göre ahlaki yapısı, kimisine göre eğitim seviyesi belirleyicidir. Ama günümüzde umumiyetle ilim, fen, teknoloji, sanayi vb. sahalar akla gelmektedir.

Medeniyet Yalnızca İlim Ve Fen Midir?

Medeniyet yalnız ilim ve fen değildir. İlim ve fen, medeniyet için, ancak bir alet, bir vasıtadır. İlimde, fende çok ileri olan milletlere, fen vasıtalarını ne yolda kullandıklarını incelemeden, medeni demek çok yanlıştır. Fabrikaların, motorlu vasıtaların, gemi, tayyare, atom cihazlarının çok olması, gözleri kamaştıran yeni buluşların artması, medeniyeti göstermez. Bunları medeniyet sanmak, her silahlıyı asker sanmaya benzer. Evet, asker olmak için en yeni harp vasıtalarına sahip olmak lazımdır. Fakat, bunlara sahip olan, eşkıyalık da yapabilir.

Sadece ülkelerin imarı, insanların rahatı, medeniyet olmaz. İnsanların, din esaslarından uzaklaşmasıyla, geçimsizlik, sefalet ve sıkıntılarının arttığı görülüyor. Fen aletleri, medenî vasıtalar, akıllara hayret verecek şekilde ilerlediği halde, dünyadaki huzursuzluğun, insanlıktaki sıkıntının azalmadığı, ortadadır. Günümüzde fen ve teknolojide ilerlemiş Batı ülkelerinde gayrimeşru çocuk oranlarının çok yüksek olması, pornonun bir sektör halini alması, uyuşturucu kullanımının yaygın olması maddi zenginliklerin din olmadan medeniyet ifade etmediğinin açık misalidir. Yine Batı dünyasında pek çok zenginin ve pop starın dünya zevklerinde doyuma ulaşması neticesinde psikolojik buhranlar geçirmeleri ve dayanamayarak intihar etmeleri oldukça düşündürücüdür.

Din bilgileri de, teknik aletlerin, rahat için, huzur için kullanılmasını sağlar. Komünistler, fen bilgileri ile, dev sanayi, muazzam fabrikalar kurdular. Gözleri kamaştıran füzeler, uydular yaptılar. Fakat, bunlarda yalnız fen vardı, din yoktu. Bundan dolayı, fen ile yaptıkları aletleri, kendi milletine işkence yapmak için ve başka milletlere saldırmak için ve dünyada isyanlar, ihtilaller çıkarmak için kullandılar. Her yeri zindana çevirdiler. Fende ilerlemeleri, medeniyete değil, vahşete sebep oldu. Rahat, huzur, insan hakları yok edildi. Bir azınlığın zevk ve sefası için, milyonlarca insan sefil oldu. Günümüzde dünyanın en büyük ekonomisi olan Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde milyonlarca insan evsiz olup, sokaklarda, parklarda yaşamaktadır. Bu şekilde ciddi bir gelir adaletsizliğinin söz konusu olduğu ülkeler için medenî kavramını kullanmak doğru olmasa gerektir.

Medeni Olmak İçin Hristiyan Mı Olmak Gerekir?

Bugün, Müslüman ülkeleri, ağır sanayide geri kalmışlardır. Hristiyanlar, bunun sebebini, İslamiyet’in ilerici değil, uyuşturucu bir din olmasına bağlamaktadırlar ve medeniyetin ancak Hristiyan dini sayesinde elde edilebileceğini ileri sürmektedirler. 

Hristiyanlığın bir ülkenin gelişmesine, zengin olmasına hizmet ettiği şöyle dursun, aksine, bunlara mani olduğu, Hristiyanlığın Avrupa’da hakim olduğu Ortaçağda görülmüştür. Mutaassıp Hristiyanlar fennin bulduğu her şeyi günah saymışlar, insanların dünyaya ancak çile çekmek için geldiğini ileri sürerek, eski Yunan ve Roma fen adamlarının eserlerini ortadan kaldırmışlar, eski medeniyet eserlerini yakıp yıkmışlardır. İslamiyet’in dünyaya yayılmasından sonra ise eski medeniyet eserleri tekrar meydana çıkarılmış, eski fen bilgileri, Müslümanlar tarafından elde edilen yeni buluşlarla zenginleştirilerek, okutulmaya başlanmış, İslam üniversiteleri kurulmuş, sanayi, ticaret gelişmiş, insanlar sulh ve refaha kavuşmuştur.

Endülüs Emevi Devleti buna tipik bir misaldir. Müslümanlar, Tarık bin Ziyad kumandasında, İspanya’ya geçince, Cordoba (Kurtuba) şehrini başşehir yapmışlardı. Yarı vahşi olan bu şehri, medenî bir şehre çevirdiler. Bir büyük saray, hastaneler, medreseler yaptılar. Bunların yanında, bir de büyük üniversite kurdular. Avrupa’da ilk kurulan üniversite, budur. O zamana kadar Avrupalılar ilimde, fende ve medeniyette çok geri kalmışlardı. Müslümanlar, onlara ilim, fen, medeniyet getirdiler. Onlara hocalık ettiler. Daha sonra zamanla İslam medeniyetinden uzaklaşarak felsefe ile çok meşgul olmaya başlayınca zayıfladılar ve yıkıldılar.

İslam Medeniyetinin merkezlerinden Kurtuba
El Hamra Sarayı

2. Cihan Harbinde harap olmuş Japonların, en ileri Hristiyan ülkelerini nasıl geçtiği meşhurdur. Yahudi olan İsrailliler de, içinde çöl piresinden başka canlı yaşamayan yerleri zengin ormanlara ve tarım topraklarına çevirmişlerdir. Lut Gölü’nden brom çıkarmayı ve normal halde iken sıvı olan bromu, Alman bilginlerinin ‘olamaz’ demelerine rağmen, katı hale sokmayı ve kolaylıkla yabancı ülkelere ihraç etmeyi, brom ticaretinde Almanları geçmeyi başarmışlardır. Günümüzde ise koyu Katolik olan Güney Amerika ülkelerinin siyasi, sosyal ve ekonomik durumları Orta Çağ Avrupa’sını aratmamaktadır.

Avrupa’nın teknikte ve sanayide ilerlemeye başlaması, son 300 seneden beri olmuştur. Onun öncesinde tam bir Orta Çağ karanlığı hakimdir. O zamanlar Avrupalılar hela ve banyo kültüründen de bihaberdir. Fransızların meşhur Versay Sarayında yakın bir zamana kadar banyo yoktu. O asırlarda Asya, Irak, Hicaz, Mısır ve Endülüs’te yaşayan Müslümanlar, o zamana göre ilim, teknik ve sanayide zirveye ulaşmışlardı. Hatta, bugün Avrupa’da yürürlükte olan medeni kanunların kaynakları, Endülüs ve Mısır kütüphanelerindeki İslam alimlerinin kitaplarıdır. Papa 2. Sylvester’in dahi, Endülüs üniversitelerinde Müslümanlardan ilim tahsil ettiği tarihlerde yazılıdır. Avrupalıların kullanmakta oldukları Romen rakamları da, matematik işlemlerini yapmaya müsait değildi. Müslüman mekteplerinde okurken, Arabî rakamlar ile bu işlerin kolay yapıldığını öğrenince, bu rakamları kullanmaya başladılar. Bu hal, fende ilerleme sebeplerinden biri oldu. Bütün bunlar bilinince, dinin fennin ilerlemesine ne gibi tesirleri olduğu anlaşılır ki, bundan Hristiyanlardan önce Müslümanlar istifade ederler. Çünkü, bugün ellerdeki dört İncilin hiç birisinde devletler hukuku, sanat, ticaret, tarım gibi medeniyet vasıtaları emredilmemektedir. Buna mukabil İslamiyet, bunları emretmiştir. Bütün İslam devletleri, bu esaslarla idare olunduğundan, dünyanın en mamur beldeleri olmuşlardır. Hristiyanlar, İslam memleketlerindeki bu zenginliğe kavuşmak istemiş, bunun için haçlı seferleri düzenlemişlerdir. Haçlı seferlerinin asıl gayesi Hristiyanlığı yaymakla beraber, İslam beldelerinin zenginliğini yağmalamaktır. 

İslamiyet’e Göre Medeni Kimdir?

Güzel ahlak sahibi olan ve zamanının fen bilgilerine vâkıf Müslümana medenî denir. Fende ilerlemiş, ağır sanayi kurmuş, fakat ahlakı bozuk olan kimseye zalim ve diktatör denir. Fen ve sanatta geri ve ahlakı bozuk olanlara Vahşî kimse denir. Medeniyet tamir-i bilad ve terfih-i ibaddır. Yanî, şehirler yapmak ve insanlara hizmettir. Bu da, fen, sanat ve güzel ahlak ile olur. Kısacası, fen ve sanatın güzel ahlak ile birlikte olmasına denir. Medenî insan, fen ve sanatı, insanların hizmetinde kullanır. Zalimler ise, insanlara işkence yapmakta kullanır. 

Medeniyet, binalar, makinalar, fabrikalar yaparak ülkeleri kalkındırmak ve bilimi ve her çeşit gelirleri, milletlerin hürriyetleri, rahat ve huzur içinde yaşamaları için kullanmak demektir. 20. asırda, medeniyetin bu iki şartından, yalnız birincisi vardır. Fen, göz kamaştırarak ilerlemekte ise de, ekonomik ve teknik buluşlar, insanları köle yapmak, zulüm ve işkence için kullanılmaktadır. Medeniyet, atom gücü kullanmak ve jet gibi şeyler yapmak değildir. Medeniyet, bunları insanlara hizmet için kullanmaktır. Bu da İslamiyet’e uymakla ele geçer. Komünist devletler ve dikta rejimleri bunun misalidir. 20. asır, fen asrıdır ama medeniyet asrı olmaktan çok uzaktır.

İslam Medeniyeti

Medeni olmak, İslamiyet’in emirlerine ve yasaklarına uymakla olur. İslimiyet’ten ayrıldıkça medeniyet geriler. Misal olarak Nuh aleyhisselamın oğlu Yafes’in soyundan gelen mümin Türkler, zamanla çoğalarak Asya’ya yayılmış ve zamanla başlarına geçen bazı zâlim hükümdarlar, semâvî dini bozarak, puta taptırmaya başlamışlardı. Bunlardan, bugün Sibirya’da yaşayan Yakutlar, hâlâ puta tapmaktadır. Dinden uzaklaştıkça, eski medeniyet ve ahlaklarını da kaybetmişlerdir. Yine hak dine mensup olmayan Attila önderliğindeki Avrupa Hunları ve Bulgarlar da Avrupa’da benliklerini kaybetmişler, yerli halklar arasına karışmışlardır. Bir başka misal ise Asya steplerinden Anadolu’ya kadar önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkan ve tarihte en geniş sınırlara ulaşan Moğollar, bir medeniyete sahip olmadıkları için gittikleri hiçbir yerde kalıcı olamadılar, zamanla Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başladılar. Bu misaller gösteriyor ki; Bir devlet kılıç gücüyle ne kadar güçlü olursan olsun, eğer bir medeniyet telakkisine sahip değilse kaybetmeye mahkumdur.

İslamiyet, insanların faydalarına sebep olan şeyleri emrediyor. Felaketlerine sebep olanları da yasak ediyor. Dinli olsun, dinsiz olsun, bir kimse bilerek veya bilmeyerek, bu emir ve yasaklara uyduğu kadar, dünyada rahat ve huzur içinde yaşar. Faydalı ilacı kullanan herkesin dertten kurtulması gibidir. Dinsiz kimselerin ve milletlerin birçok işlerinde muvaffak olduklarını görüyoruz. Asrımızda Müslümanların ve Hristiyanların halleri, dinlerinin emrinin tersine bir şekilde zuhur etmiştir. 

Batının batıl itikatlarını, moda ve ahlaksızlıklarını taklit etmek medeniyet değildir. Müslüman milletinin bünyesinde tahribat yapmaktır. Bu tahribatı da ancak İslam’a düşman olanlar yapar. İslam dini, Müslümanların tembel, miskin oturmalarına asla izin vermez. Müslümanların her türlü fen kollarında çalışarak ilerlemelerini, başka dinden olanların fende buldukları yenilikleri, onlardan öğrenmelerini, bunları kendilerinin de yapmalarını emreder. Tekmil-i sınaat, telahuk-ı efkâr iledir sözü meşhurdur. Yani sanayinin, medeniyetin kemale gelmesi, ilerlemesi, fikirlerin birbirine eklenmesi ile olur. Hadis-i şerifte (İlim Çin’de de olsa, onu alınız) buyurulmaktadır. Müslümanlar, başka milletlerdeki fen vasıtalarını araştırır, öğrenir ve yapar. Fakat, onların bozuk dinlerini, kötü, çirkin huylarını, adetlerini almaz, taklit etmez...

Abbasi Halifesi Harun Reşid, Fransa kralı Şarlman’a bir çalar saat hediye göndermişti. Saat çalınca, kral ve maiyeti, içinde şeytan vardır diye kaçmışlardı. O zamanda böyle teknik buluşlar yapan Müslümanların bugün geri kalmalarının sebebi, dinlerinin emirlerine itaat etmemeleridir. Fakat biz, bugün hala yüzyıllarca sene evvelki medeniyetimiz ile iftihar ediyor, bugünkü halimizi hiç düşünmüyoruz! Eski ile iftihar olunabilir. Fakat, yalnız onu misal göstermek ayıptır. Biz, bugün de terakkî göstermek zorundayız. Bir İngiliz masonu olan Reşid Paşa’nın hazırladığı Tanzimat Fermanı ile yüzümüzü Batıya çevirdiğimizi ilan ettik. Birçok şehirlerde mason locaları açıldı. Fakat, bu taklitçilik, zevk ve safada oldu. İlimde, fende ve çocuklarımızı İslam’ın güzel ahlakı ile yetiştirmekte ecdadımız gibi çalışmadık. Dinimizin gösterdiği yola gericilik denildi. Bizden tam 29 sene sonra, 1868 de batıya dönen Japonlar, bizden kat kat ilerlediler. Hem de bâtıl dinlerinden hiç ayrılmadan! Medeniyet yarışında önde iken, Tanzîmâtdan sonra ilim ve irfân bırakılıp, nefse ve şeytana uyuldu. Bu İngiliz afyonu, devlet adamlarını uyuttu. Bugün, yeniden hamle yapmak, batı ile aramızdaki mesafeyi azaltmak, onlara yetişmek, hatta geçmek zorundayız. Bu da boş lafla, nutuk çekerek olmaz! Hadis-i şerifte (Bir kimsenin mâlâya’nî ile, yanî faydasız şeylerle uğraşması, boş vakit geçirmesi, Allahü Teâlânın onu sevmediğine işâretdir!) buyuruldu. Bunun için çok çalışmalı ve ecdâdımızın yoluna dönmeliyiz!

Bir medeniyet şiiri: Medeniyet Bekçisi

Cüneyt Apal

Cüneyt Apal

Eğitimci.

cuneytapal@gmail.com

2 comments

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

  • …20. asır, fen asrıdır ama medeniyet asrı olmaktan çok uzaktır…
    …Hem de batıl dinlerinden hiç ayrılmadan…

    yazı çok başarılı ve özlüydü örneklerle çok güzel desteklemişsin beni düşündürdü ve bilinçlendirdi yazıların devamını diliyorum

  • Maşaallah.Yazınızdan dolayı sizlerden Allahü Teala razı olsun efendim devamını bekliyoruz inşaallah

Bizi Takip Et!