Kelâmbaz
Komünist Ülkelerde Din Düşmanlığı

Komünist Ülkelerde Din Düşmanlığı

Komünizm, geçtiğimiz asra damgasını vurmuş bir ideolojidir. Fakat, bu damga, tepeden tırnağa baskı, zulüm, kan ve gözyaşı ile doludur. Bu ideoloji, sadece İslamiyet’e değil, bütün dinlere düşmandır. Çünkü, işledikleri zulüm, işkence ve cinayetleri, yalan ve iftiraları hiçbir din kabul etmemektedir. İslâmiyet dışındaki bütün dinler, bozuk olduğu, zararlı, yanlış hükümleri bulunduğu için, bu dinlerde bulunan insanları, yalan, propaganda ve vaatler ile aldatmak kolay olmakta, onları dinlerinden kolaylıkla vazgeçirebilmektedir. Fakat, İslâm dini, her kemâli, olgunluğu, üstünlüğü, her saadeti içinde taşıdığı için, dinini doğru öğrenmiş olan Müslümanları, bu ulvî dinden soğutmaya, ayırmaya, hiçbir yalan, hiçbir propaganda muvaffak olamamaktadır. Müslüman olan, yani Müslümanlığı bilen ve benimseyen bir kimse, komünist olamaz.

Komünist partisi reisi olan Lenin,

“Her millet komünist olabilir. Fakat, Müslüman komünist yapılamaz. Çünkü, Müslümanda tevekkül, Allah’a güvenmek vardır. Allah’a güvenen, Allah’a sığınan kimse, komünist yapılamaz

demiştir. Müslümanları komünist yapabilmek için, önce, onların dinini, imanını almaya, Müslüman çocuklarını dinsiz, imansız yapmaya uğraşırlar. Bunun için, Müslümanlara, görülmemiş eziyet, işkence yaparlar.

Müslümanlar, canını verir. Fakat, dinini, imanını, asla vermez. Bunu 1986 Afganistan faciasında Ruslar da iyi anladı. Yüzbinlerce kızıl asker, füze ve tayyarelerle saldırarak, köylüleri, kadınları öldürdüler. Müslüman çocuklarını dinsiz yapmak için Moskova’ya götürdüler. Câmileri, mektepleri, evleri, gıda maddelerini yaktılar. 1979’dan 1986’ya kadar akıttıkları Müslüman kanı bir milyonu geçti. Fakat Müslüman mücahitler, binlerle şehit verip, dinsizlere esir olmadı. Ruslar, bu vahşetlerini İslâm milletlerinden saklamak için, Rusya’da din hürriyeti olduğunu, İslâm ilimlerinin ve ibadetlerin serbest olduğunu anlatan kitaplar hazırlayıp, Müslüman ülkelerde parasız dağıttılar. Bu kitaplardan, Rusya’daki Müslümanların haberleri bile olmadı. Çünkü bunlar, yalnız dış memleketlere gönderildi. Rusya’da dağıtılması yasak idi. Komünizme hıyanet etmek olurdu. Bu kitaplardan 1986’da, Cezayir’de halka dağıtılanlardan bir kısmı şöyle idi;

Ekstra kağıda basılmış, parlak ciltli, devlet tarafından ofsetle basılmış, Arabi kitaplar. Üzerlerinde 1400 hicrî tarihi ve Taşkent yazılı. İçlerinde, sarık ve cübbe giydirilmiş, dinsiz birkaç komünistin resimleri, müftî, imâm ve din idaresi reisi gibi isimlerle teşhir ediliyor. Afganistan’da, Müslümanlara yapılan Rus zulmü ile zıt bir komünist propagandası. Öyle kurnazca hazırlanmış ki, İslam dinini ve komünizmin iç yüzünü bilmeyen, bu hileye ve yalanlara çok çabuk aldanır. Azılı İslam düşmanını dost sanarak, sonsuz felâkete sürüklenir. Saf zümreye “Cennet Bahçesi” olarak uzaktan parlak göstermek istedikleri şey, gerçekte propaganda kılıfı ile örtülmüş, milyonlarca masum insanların kemikleriyle dolu, cinayet kuyusudur.

Komünist ideoloji tarafından Türkistan’da 14 bin câmi ve mescit, Kafkasya ve Kırım’da 8 bin, Tataristan’da ve Baş Kurdistan’da 4 bin câmi, mescit yıkılmış ve tahrip edilmiştir. Yalnız Buhara vilâyetinde 360 câmi, mescit yıktırılmıştır. Yalnızca bir medrese bırakılmıştır ki, o da, din aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmıştır. Semerkant vilâyetinde de, aynı şekilde Uluğ Bey medresesi, din aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmıştır. Müslüman din âlimlerinden katledilenlerin sayısı 270 binin üzerindedir. Bir kısmı da, Sibirya’da sıfırın altında 65 derece soğuğun hüküm sürdüğü kamplara sürgün edilmişlerdir. Dindar olanlardan ise, yalnız Türkistan’da üç milyonun üstünde insan, dinî inançlarından dolayı, şehit edilmişlerdir. Yıkılan ibadethanelerin, şehit edilen Müslümanların, imha edilen dinî eserlerin haddi hesabı yoktur.

Komünist SSCB
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Haritası

Komünist memleketlerde, milletin dinini, ahlakını yıkmak için, mekteplerde öğretmenler ve askerlikte de subaylar, çocuklara, kızlara, askerlere, Allah var olsaydı görürdük. İstediğimizi işitir, verirdi. Benden şeker isteyiniz, hemen işitir, veririm. Ondan isteyin, bakın vermiyor. O hâlde yoktur. Ananız, babanız cahildir. Eski, örümcek kafalıdır. Onlar gericidir. Siz ise, aydın kafalı, ilerici gençlersiniz. Sakın öyle hurafelere inanmayın! Cennet, Cehennem, melek, cin uydurma şeylerdir diyorlar. Böyle yalanlarla, gençlerin dinini, imanını, baba ocağından almış oldukları edep ve hayâlarını yok etmeye çalışıyorlar. Zavallı yavruları aldatıp, kendi alçak istekleri, zevkleri, kötü kazançları uğruna, gençleri fedâ ediyorlar. Cenneti, Cehennemi kim görmüş, görülmeyen şeye inanılmaz, diyerek his uzuvlarına tâbi olduklarını bildiriyorlar. Halbuki, hayvanlar, his uzuvlarına tâbi olur. İmâm-ı Gazâlî buyuruyor ki, (İnsanlar, akla tâbi olur. İnsanların his uzuvları, hayvanlardan geridedir. İnsan, kedi, köpek kadar koku alamaz. Karanlıkta, onların gördüğü gibi göremez. Sonra, her şeyde, göze nasıl inanılır ki, çok yerde akıl, gözün yanlışını çıkarmaktadır. Meselâ göz, güneşi pencere içinden görüp, pencereden küçük sanıyor. Akıl ise, dünyadan da büyük olduğunu söylüyor). Bu kâfirler acaba, biz gördüğümüze inanırız, güneş dünyadan daha büyük olur mu diyerek, akla inanmıyorlar mı? Hayır, burada onlar da, Müslümanlar gibi akla inanıyor. Görülüyor ki, insanlar, dünya işlerinde, hislerine değil, akıllarına uyarak, hayvanlardan ayrılmaktadır. Bunlar, ahiretteki şeylere inanmayız diyerek, his organlarına bağlı kalıyorlar da, niçin akla uymuyor, burada da, insanlık derecesine yükselmek istemiyorlar?

İslamiyet, insanların tekrar yaratılıp, sonsuz yaşayacaklarını, hayvanların ise, kıyamette hesaplaştıktan sonra, yok olacaklarını bildiriyor. İnsanlara ebedî hayat vaat ederek, hayvanlardan ayırıyor. Bu kâfirler ise, hayvanlar gibi, ebedî hayattan mahrum kalmayı beğeniyorlar. Bugün, fabrikalarda binlerce ilaç, ev eşyası, sanayi ve ticaret maddeleri, elektronik aletler, harp vasıtaları yapılıyor. Bunların çoğu, ince hesaplardan, yüzlerce tecrübeden sonra elde ediliyor. Bunlardan birine dahi, kendi kendine var oldu diyorlar mı? Bunların bilerek ve isteyerek yapıldıklarını söylüyorlar ve hepsinin bir yapıcısının bulunması lazımdır diyorlar da, canlılarda, cansızlarda görülen ve her asırda, daha yenileri, daha inceleri keşfedilen ve çoğunun yapısı henüz anlaşılamayan milyonlarca maddenin ve hâdisenin kendi kendilerine tesadüfen var olduklarını söylüyorlar. Bu iki yüzlülük, koyu bir inattan veya açık bir ahmaklıktan başka ne olabilir?

Bir gün Rusya’da bir komünist öğretmen, ders arasında, (Ben sizi görüyorum. Siz de beni görüyorsunuz. O halde, biz varız. Karşıdaki dağlar da var. Çünkü, dağları da görüyoruz. Yok olan şey görünmez. Görülmeyen şeye var denilmez. Bu sözüm, bir fen bilgisidir. İlerici, aydın olan kimse, fen bilgisine inanır. Gericiler, bu varlıkların bir yaratıcısı olduğunu söylüyorlar. Bu yaratıcının var olduğuna inanmak yanlıştır. Fenne uygun değildir. Görülmeyen şeye var demek, gericiliktir) der. Bir Türkmen çocuğu söz isteyerek: (Bunları akıl ile mi söylüyorsunuz? Sizde akıl olduğuna inanmak, bunları akıl ile söylediğinizi kabul etmek fenne uygun değildir. Çünkü, aklınız olsaydı, görürdük) der. Muallim, bu haklı söze cevap veremeyip, mağlubiyetinden hasıl olan öfke ile, çocuğu tekme tokat dershaneden dışarı atar. Çocuk bir daha hiçbir yerde görülememiştir. Bunun gibi daha yüzlerce yaşanmış hadise mevcuttur.

Devlet rejimi olarak ilk kez 1917 Ekim Devrimi’nden sonra kurulan Sovyetler Birliği’nde uygulanan komünizm, 1991 yılında her ne kadar yıkıldığı söylense de, bir kaç ülkede hâlâ devlet sistemi olarak yürürlüktedir. Günümüzde komünizmin etkileri, yıkıldığı ülkelerde bile hâlâ derinden hissedilmektedir. Açtığı bu derin yaralar hâlen daha sarılabilmiş değildir.

Tavsiye Yazı:

Amerika Vehhabiliği Nasıl Kullandı?

Ahmet Faruk Şenkaya

Ahmet Faruk Şenkaya

İlahiyat fakültesi mezunu,
Yazı yazmasının sebebi; yazarken hem kendisi birşeyler öğrenmek hem de öğrendiklerini başkalarıyla paylaşmak,
Herhangi bir iddiası yok.

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!