Kelâmbaz
Îtikattaki Ayrılıkların Sebepleri ve 72 Bid’at Fırkası

Îtikattaki Ayrılıkların Sebepleri ve 72 Bid’at Fırkası

Eshab-ı kiram’ın (radıyallahu anhüm) iman ve itikatta hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshab-ı kiram’dan aleyhimürrıdvan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikatta bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid’at fırkalarının sayısı 72’ye ulaştı.

Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve her birine göre farklı olmakla beraber şöyle sıralanabilir;

– Münafıkların ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler,

– Kur’an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları,

– Eski Hint ve Yunan felsefesi ile, Mecusi inançlarının İslamiyet’e sokulma çabaları,

– Eshab-ı kiramın amele ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına alet etme,

– Kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyet’in henüz yeni Müslüman olmuş büyük kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk edememeleri ve bunları İslamiyet’ten sayma gibi yanlışlıklar yüzünden bid’at fırkaları türemiştir.

Bu sapık fırkaların ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat peşinde olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur’an-ı kerimdeki müteşabih âyetleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler, böylece felsefe” yaparak ve bu âyetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek kendilerine Kur’an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir. Mesela, Kur’an-ı kerimde geçen, Allah’ın eli, yüzü vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü teâlâyı zâtı ve sıfatlarıyla oturan, yürüyen insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar, Kur’an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sünnetin açıklamalarını kabul etmemişler ve Ehl-i sünnet alimlerine (rahmetullahi teala aleyhim ecmain) çeşitli yollarla saldırmışlardır.

İMANDA PARÇALANMAK

İmanda parçalanmak, fırkalara ayrılmak yasaktır. Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler, imanda parçalanmanın, fırkalara ayrılmanın çok kötü olduğunu bildiriyor.

İki âyet-i kerime meali şöyledir:

(Hidayeti [kurtuluş yolunu] öğrendikten sonra, Peygambere uymayıp, müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleyip çok kötü olan Cehenneme atarız.) [Nisa 114]

            (Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Fırkalara bölünmeyin!) [Âl-i İmran 103]

            “ Ehl-i sünnet alimleri Rahmetullahi teala aleyhim ecmain bu ayet-i kerimedeki bölünmeyin emrinin itikatta olduğunu ve iman esaslarında ayrılmamak gerektiğini bildirdiğini kitaplarında yazmışlardır. Kur’ân-ı kerim’i kendi kıt akıllarıyla anlamaya çalışan günümüzdeki bazı kimseler bu ayet-i kerimede murad edileni yanlış anlayıp bunun üzerinden ameldeki dört hak mezhebimize saldırıyorlar.”

Peygamber efendimiz de, Müslümanlar arasında imanda ve itikatta ayrılıkların felaket olduğunu bildirerek, “meşhur” olan bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki:

(Beni İsrail [Yahudiler], 71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan 70’i Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtulmuştur. Nasara [Hıristiyanlar] da, 72 fırkaya ayrılmıştı. 71’i Cehenneme gitmiştir. Bir zaman sonra benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72’si Cehenneme gidip, yalnız bir fırka kurtulur.) Eshab-ı kiram, bu kurtuluş fırkasının kimler olduğunu sorduğunda da buyurdu ki:

(Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yoldur.) [İbni Mace, Tirmizi]

Bu hadis-i şerif de gösteriyor ki, Eshab-ı kiramın yolu, Resulullahın yolundan farklı değildir. 73 fırka hadis-i şerifi Kur’ân-ı kerim’den sonra İslamiyetin en muteber eserleri olan kütübü sitte hadis kitapları olarak bilinen altı kitaptan ikisinde geçmektedir. Günümüzde din hakkında pervazsızca ileri geri konuşan kimselerin bu hadis-i şerif uydurmadır, sahih değildir, senedinde sıkıntı vardır gibi sözlerine aldanmamalıdır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

İman edilecek şeylerde Eshâb-ı kiram’ın hepsine (radıyallahu teala anhüm ecmain) uymak lazımdır. Çünkü, itikat edilecek şeylerde, birbirlerinden hiç ayrılıkları yoktur. Eshâb-ı kiram’dan aleyhimurrıdvan birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiş olur. Çünkü, hepsinin imanı, itikadı birdir. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamış olur. Birbirlerine uygun olmadıklarını, aralarında birlik bulunmadığını söylemiş olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. İslamiyet’i bizlere bildiren, onların hepsidir. Onların her biri âdildir, doğrudur. Her birinin İslamiyet’te bildirdiği bir şey vardır. Her biri âyet-i kerimeleri getirerek, Kur’an-ı kerim toplanmıştır. Bir kısmını beğenmeyen, İslamiyet’i bildireni beğenmemiş olur. Beğenmeyen de Cehenneme gider. Bir âyet-i kerime meali:

(Kur’anın bir kısmına inanıyorsunuz da, bir kısmına inanmıyor musunuz? Böyle yapanların cezası, dünyada, rezil olmak, ahirette de, en şiddetli azaba atılmaktır.) [Bekara 85]

Kur’an-ı kerimi toplayan üç halifeyi kötülemek, Kur’an-ı kerimi kötülemek olur. Aklı olan kimse, Eshâb-ı kiram’ın hepsinin aleyhimurrıdvan, yanlış bir kararda birleşeceklerini söyleyemez. Halbuki o gün, Eshâb-ı kiram’dan 33 bini aleyhimurrıdvan, hep birden, istekle ve seve seve Hazret-i Ebû Bekir’i (radıyallahu teala anh) halife yaptı. 33 bin Sahabinin, yanlış bir işte, söz birliği yapması, olacak şey değildir.

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Ümmetim, dalalette birleşmez, yanlış bir iş üzerinde ittifak etmezler.) [İbni Mace]

Eshab-ı kiram arasında olan ayrılıklar, kötü düşüncelerden değildi. Çünkü onların mübarek nefsleri tertemiz olmuştu. Onların bütün istekleri, İslamiyet’e uymaktı. Ayrılıkları, ictihad ayrılığı idi. Yanılanları da sevaba kavuşur. İmam-ı Şafii rahimehullahi teala , (Allahü teâlâ, ellerimizi o kanlara bulaştırmadı. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım. Rasûlullah’tan sonra, Eshâb-ı kiram çok düşündü, Hazret-i Ebû Bekir’den daha üstün kimseyi bulamayıp, onu halife yaptılar) buyurdu. Bu da, Hazret-i Ali’nin (radıyallahu teala anh) ikiyüzlü olmadığını ve Hazret-i Ebû Bekir’i seve seve halife yaptığını göstermektedir. (c.1, m. 80)

Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, (Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?) buyurdu. O da, (Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim ve seni zikrettim) deyince, Allahü teâlâ, (Namaz, senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekât, mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?) buyurdu. Musa aleyhisselam, (Ya Rabbi, senin için olan amel nedir) dedi. Allahü teâlâ, (Sevdiğimi benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?) buyurdu. Hazret-i Musa, Allahü teâlânın sevdiği amelin, Onun dostlarını sevmek ve düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı.

Demek ki, sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alametidir. Mümtehine suresinin, (İbrahim ve Eshabı, kâfirlere, biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Siz, bir olan Allah’a inanana kadar, aramızda düşmanlık olacaktır dediler. Bunların bu güzel halleri, size örnek olmalıdır) mealindeki 4. âyeti gösteriyor ki, iman sahibi olmak için, bu düşmanlık şarttır ve Allahü teala’nın düşmanlarını sevmek, imanı yok eder. Rasulullah’ın aleyhissalatu vesselam sohbetine kavuşmakla şereflenen Eshâb-ı kiram aleyhimurrıdvan, birbirlerini çok severlerdi. Birbirlerine değil, kâfirlere düşman idi. Fetih suresinin (Kâfirlere düşman, birbirlerine merhametli idiler) mealindeki 29. âyeti sözümüzü ispat etmektedir. (m. 29)

Konu Hakkındaki Bazı Yazılarımız:

İslamiyet Ayrı Mezhep Ayrı Değildir

İslam’da Mezhep Nedir?

İslamiyet’te İlk Îtikat Ayrılığı ve Bozuk Fırkalar

Avatar

Ebû Bekir Sâdık

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!