Kelâmbaz

Azot Fiksasyonu: Anadolu’da Yağmura Rahmet Derler

Benjamin Franklin ve Michaell Faraday’ı bilemeyiz ama, şimşekler , yıldırımlar, gök gürlemeleri umumiyetle bir korku ve endişe verir insanlara. Neticede 200000 amper mertebesine kadar çıkabilen bir enerji boşalmasıdır ki bu, korkmamak elde midir? Yakar kavurur bir anda düştüğü yeri bu… Peki buna mukabil, yıldırım ve şimşeklerin faydasının olabileceği aklınıza geldi mi hiç? Bu hadiselerin  ilmî olarak anlaşılmış öyle mühim faydaları var ki… Öyle ise, dünyada bazı bilim adamları tarafından fotosentezden sonra en mühim tabii hadise  kabul  edilen bir mefhumu izah etmeye çalışacağız:  Azot fiksasyonunu(azot bağlanması).

Küçükken ninemin köyüne giderdik. O köyde yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı , şimşeklerin yıldırımların arka arkaya çakıp, göğün korkunç gürlemeleriyle çocukları  korkuttuğu günlerde, havanın ürpertici dehşetine karşılık köylülerden kimi görsek, rahat tavırlarla  “Rahmet yağacak”, “Rahmet başladı”, “Rahmet yağıyor”, “Rahmet”,” Rahmet” deyip dururlardı. Evet köydeki herkes yağmurdan bahsediyordu fakat insanlar yağmur demeyip “Rahmet” diyorlardı. O zamanlar çocuk aklımızla bunu yadırgamış, , sebebini anlayamamıştık. Anadolu insanımız teknik detayları bilmese de, derin irfanı ve firaseti  ile böyle söylüyormuş ve doğru söylüyormuş aslında… Nasıl mı?

Bilindiği üzere soluduğumuz hava, %78 nisbetinde azot gazı(nitrojen)  ihtiva eder. Bu azot elementi, protein diye bildiğimiz yapı maddelerinin temelini teşkil eder. Ayrıca tüm canlıların hayat şifrelerinin yazılı olduğu DNA’ları da, azot olmadan meydana gelemez. Yani denilebilir ki azot olmazsa canlılık da olamaz. Çünkü canlılığın en küçük birimi olan hücreler, daha çok proteinlerden meydana gelmektedir. Mesela biz, yeterli protein almazsak saç ve tırnaklarımız uzamaz, büyümemiz durur, yaralarımız iyileşmez. Daha fazla protein yetersizliği olursa, bugün bazı Afrika ülkelerindeki açlık çeken insanlarda olduğu gibi, vücut kendi kendini tüketmeye başlar.

Aciz insanoğlu…

İşte bu kadar hayati ehemmiyeti haiz proteinlerin ana unsuru olan azot, pek çok merhaleden geçtikten sonra canlıların vücut yapılarına katılır.  Azot havada % 78 nispetinde bulunmasına ve nefes aldığımızda ciğerlerimizin içine kadar girmesine rağmen kanımıza geçemez. İnsan ve hayvanların vücut sistemleri azot elementini direkt kana alabilecek biçimde yaratılmamıştır. Sadece  bazı  bakteriler, mavi-yeşil  algler ve bazı mantarlar atmosferdeki  bu  azottan  doğrudan  faydalanabilmektedir. Halbuki oksijeni havadan doğrudan alabiliyoruz. Şayet azot elementini de oksijen gibi havadan alabilseydik, diyebiliriz ki sadece nefes alarak karnımızı doyurabilecektik. Ancak tabiat kanunları başka türlü işlemektedir. İnsanlar bu protein ihtiyacını karşılayabilmek için gıda olarak bitkilere(nebatlara) ve hayvanlara  muhtaçtır. Bitkiler azotu topraktan, ot yiyen hayvanlar yiyerek tükettikleri bitkilerden, insanlar ise hem bitki hem de hayvanlardan alırlar. Peki azot havadan toprağa nasıl fikse olur yani bağlanır?

Yağmurlu havalarda, şimşekler ve yıldırımlar sebebi ile, havanın azot gazı (N2), oksijen gazı ile kimyaca birleşerek, azot monoksit(NO) denilen, renksiz gaz hâsıl oluyor. Bu gaz havada serbest hâlde kalamaz. Tekrar oksijenle birleşerek azot dioksit(NO2) hâline dönüyor. Turuncu renkli ve boğucu olan bu gaz da, havadaki nem [su buharı] ile birleşerek, nitrik asit [yani kezzab ismi ile satılan sıvı] teşekkül ediyor. Yine şimşeklerin tesiri ile havadaki su buharının parçalanmasından serbest hale geçen hidrojen gazı da, havanın azotu ile birleşerek amonyak gazı(NH3) hâsıl oluyor ki, bu gaz, o esnada  hâsıl olan nitrat asidi ile ve havada zaten mevcut olan karbondioksit gazı ile birleşerek amonyum nitrat(NH4NO3) ve amonyum karbonat((NH4)2CO3) tuzları meydana geliyor. Bu iki tuz, diğer bütün alkali madenlerin tuzları gibi, suda çözündüğünden, yağmurla toprağa iner. Toprak, bu maddeleri kalsiyum nitrat hâline çevirerek (Ca(NO3)2), nebatlara(bitkilere) verir. Nebâtlar, bu tuzları proteinlere çevirir. Böylece proteinler, bitkiden, ot yiyen hayvanlara ve insanlara geçer. İnsanlar, nebâtâtdan ve ot yiyen hayvanlardan alır. Bu maddeler insanların ve hayvanların hücrelerinin yapı taşıdır. Kuru proteinlerin içinde % 14 azot gazı vardır.

İşte, yağmur suları vâsıtası ile toprağa, her sene dörtyüzmilyon tondan ziyâde hava azotunun gelerek gıdâ hâline döndüğü bugün bilim adamları tarafından hesâb edilmiştir. Denizlere inen azot elbette daha çoktur.  Canlılık için son derece mühim bu hadise, yağmurun sadece suyu değil  azotu da havadan alarak, nasıl rahmet olup yeryüzüne indiğini bizlere göstermektedir.

 

Avatar

Mehmet Çelebioğlu

Fen Bilimleri Öğretmeni / ÇARPANGA adlı zeka oyununun kâşiflerinden /

Yorum Yaz

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Bizi Takip Et!